Expelliarmus Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Expelliarmus Rpg

Expelliarmus Rpg'ye hoş geldiniz!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Diriltme Taşı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Daniel Jacob Black
Karanlık Lord
Daniel Jacob Black


Erkek
Mesaj Sayısı : 982
Kayıt tarihi : 25/07/08
Rp Yaşı : 27
Gerçek İsmi : Berker
Ruh Hali : Diriltme Taşı Hmbl71ki2
Uyarı Yok

Bilgilerim
Rp Puanı:
Diriltme Taşı Imgleft100/100Diriltme Taşı Emptybarbleue  (100/100)
Tarafı: Ölüm Yiyen

Diriltme Taşı Empty
MesajKonu: Diriltme Taşı   Diriltme Taşı EmptySalı 20 Ocak 2009, 19:34

Daniel okulun şamatasından sıkılmış, kendini dışarı atmıştı. Eski dostu Yasak Orman'ı ziyaret etmeyeli bayağı olmuştu. Ona aslında bayağı şey borçluydu. Ölüm yiyen olmadan önce, Sean ve Evangeline ile orada buluşmuşlardı. Orada karar vermişlerdi Daniel'ın ne zaman onlara katılacağına ve şimdi Daniel, lord olmuştu. Karanlıkların Efendisi, peh!

Adeta yürüyüşün zevkini çıkararak yavaş adımlarla ormana doğru ilerledi. Ormanda birbirinden kötü yaratık vardı ama hiçbirinin kendisinden güçlü olabileceğini düşünmüyordu. Son günlerde kendine daha da bir güvenmeye başlamıştı, kibirli biri olmuştu. Sanki birisi aklına giriyormuş gibiydi. Zihniyle ve düşünceleriyle oynuyormuş gibiydi. ama bu imkansızdı, ondan güçlü biri yoktu ki! Hiç kimse onun zihnini okuyamaz ve zihniyle oynayamazdı. Eğer öyle biri varsa gidip o olmalıydı Karanlık Efendi.

Elbette öyle olmalı...

Bunu düşünmediğine emindi, başka birisi fosoldamış gibiydi. İyice paranoyaklaştığını düşünerek başını hızla salladı ve ormana geldiğini fark ederek eski kulübeye baktı uzaktan. Rubeus Hagrid'in eski kulübesi. Ne Hagrid'ten ne de Potter'dan eser kalmıştı. Daniel, Potter'ın torununun torunu olabileceğini düşünüyordu. Çünkü Potter'ın pelerinini büyükbabasında gördüğüne emindi. Ama ihtiyar pinti, pelerini ne oğluna ne de bir başkasına devretmişti. Çünkü pelerini saklarken yakalamıştı. Henüz küçük bir çocuk olduğundan kandırılmıştı tabi!

Yavaş adımlarla yürümeye devam ederken bir anda durdu ve yere oturup cebinden kaymak birası çıkarttı. Birkaç yudum aldıktan sonra oldukça alçak bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

"Neden asla bana yol gösteren birileri olmadı? Annem gitti, babam gitti, amcam gitti, yengem gitti. Geriye kalanlar da kendi dertlerine düştüler, nasıl geri kurabiliriz ordumuzu, diye. Her haltı tek başıma başardım. Tabi en büyük yardımcım Tanrı! bana bu kadar çok yetenek vermeseydi o ölüm yiyenlerin gözünü nasıl boyardım ki? İki çataldil kelime söyledim, oldukça deneyimli bir ölüm yiyeni işkence ile yerde kıvrandırdım diye hemen beni lord ilan ettiler. Hoş ama anlam veremiyoum. Ben kimim? İnsanları kandıran, aslında beş para etmeyen, kibirli biri miyim? Son zamanlarda bana neler oluyor böyle?"

Konuşmayı bir anlığına bıraktı çünkü yerde ilginç bir taş gördü. Üstü toprak ve biraz toz kaplanmıştı ama hala biraz parlıyordu. Daniel gülerek taşı eline aldı ve temizledi. Anında gözleri kehanet küresi gibi açıldı. Çünkü üstüne bir işaret vardı, bildiğine emin olduğu bir işaret.

Diriltme Taşı Olumyadigarijh0

Bu taş diriltme taşıydı. Ölüm Yadigarları'ndan birisi. Mürver Asa, Görünmezlik Pelerini ve Diriltme taşı. Yadigarlardan birinin onun elinde olması ne kadar da acayip bir duyguydu Dan için. Taşın nasıl kullanılacağını biliyordu, üç kere çevirmesi yeterliydi. Ancak kimi çağırmak istediğini bilemiyordu. bu yüzden düşünmedi, ta kimi çağırırsa onu çağırırdı.

Elinde üç kez çevirdi taşı ve ne hayalet ne de canlı olan annesi ve babası çıktı karşısına. Annesini görmeyeli uzun yıllar olmuştu. Oldukça zamansız ayrılmışlardı birbirlerinden. Zaten babası kendi kendini oğlunun gözleri önünde kahramanca öldürmüştü, Azkaban'a gitmemek için.

"Anne? Baba? Cidden sizsiniz ha?"

Annesi başını tatlı bir biçimde salladı. Babası ise suçlu biriymiş gibi gözlerini yere devirmişti. Daniel onun neden suçlu hissettiğini biliyordu.

"Baba lütfen, suçluluk duygusunu yaşamanı istemiyorum bir daha. Zaten annemi bizden aldıklarında yeterince yaşamıştın. Sen çok cesurca davrandın. Kimse bu yaptığını yapmazdı. Hem zaten ben- ben ve kardeşlerim başımızın çaresine bakabiliyoruz. Amy'yi Fransa'ya yolladım. Çünkü burada yaramazlık yapıyordu ve bir Hufflepuff'tı. Her neyse, Brian'la görüşmüyoruz. Bana küstü galiba. Savaşta onları yendik. Ben- ben istediğin yerdeyim baba. Karanlık Efendi benim. İstediğin gibi çevresine korku saçan biri değilim ama gerekeni yaptığımı düşünüyorum."

Gözleri biraz dolmuştu. Onları uzun zamandır bu kadar canlı görmemişti.

"Brian ve abim Kevin okul müdürü oldular Hogwarts'a ve tabi profesörler de. Brian kehanet profesörü ve Ravenclaw sorumlusu. Kevin Düello Sanatları profesörü ve Hufflepuff sorumlusu. Alexis benim gibi okulu yarıda bıraktı ama Biçim Değiştirme profesörü oldu. Mell bakanlıkta, Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi'nin başkanı. Lisa da bakanlıkta, Sihirsel İşbirliği Dairesi'nde. Eragon'a ne oldu bilmiyorum. En son onun kız arkadaşını öpmüştüm. Tek yakınlığımız bu oldu."

Nemli gözlerle güldü ve devam etti:

"Ben şey bildiğin gibi Karanlık Lord'um ve KSKS dersi veriyorum. Ayrıca Esrar Dairesi başkanıyım ve Slytherin bina sorumlusuyum. Evet, kesinlikle fazla sorumluluğum var. Hepsi de benim için değerli. Her neyse, bu taşa bayıldım. Sizinle muhabbet etmek süper. Bir şey söyleyeyim mi? Ginevra Weasley ile evlendim. Biri kız biri erkek ikiz çocuklarımız oldu. Şimdi birinci sınıftalar ve Kathleen Melody Molly Black, Slytherin binasında. Oliver Jacob BrianBlack ise Gryffindor'da. Bir de baba kızmasan, Nerissa ile de bir kızımız var. Yani bu habersiz oldu- nasıl desem? Her neyse, onun adı da Dany ve ikinci sınıfta. Ama yaşı büyük. Neyse..."

Babasının yüzünden kızgınlık okunuyordu. Yeğeninden bir torun, hiç hoş değildi. Aslında konuşuyor olmaları harika olduğundan bu hoşnutsuzluğu yok ediyordu. Annesi mutluydu, babası ifadesizdi. Daniel gülümsedi ve annesinin gözlerine baktı. Melody'ye çok benziyordu. Zaten annesinin bir adı da Melody'ydi. Daniel gülümsemeye devam ederken bakışlarını babasına çevirdi. Brian ve Daniel ona benziyorlardı. Doğal olarak Oliver da büyükbabasına benziyordu. Dan, bakışları yerdeki kaymak birasına kaymış olan annesine baktı. Yüzünden bür üzüntü okunuyordu.

"Ben bir alkoliğim anne."

Güldü ve devam etti:

"Arkadaşım James ile birlikte sarhoş oluyorz ve ayyaş yapıyoruz. Neyse, siz bunları zaten biliyorsunuz. Yukarıdan bizleri izliyorsunuz. Kolay olduğu kadar zor da olmalı. Görüp de müdahele edememek. Doğrusu Oliver'ın içip içip kendini harcadığını görsem yani ölmüş olduğumda, herhalde kemiklerim sızlar."

Kaymak birasına bir tekme savurdu ve hızla ağaçların arasına dalışını izledi.

"Gitmem gerek. Hala Ginny'nin gönlünü almadım. Bu konuyu da sonra konuşuruz ha? Gerçi biliyorsunuz. Neyse, gidin artık hadi!"

Annesi ve babası bir anda kayboldular. Daniel rahatlamış bir biçimde taşı cebine attı ve Hogwarts'a doğru yürümeye başladı. Ne kadar da ilginç bir gündü. Çocuklarına bırakacak bir şeyleri kalmıştı artık. Babaları öldüğünde geri çağırabilecekleri bir taş. Belki danışmaları gereken bir konu olur diye. Daniel'ın zamanında buna çok ihtiyacı olmuştu ama yanında kimse olmamıştı. Bunu hatırlayınca biraz üzüldü ama istediği yerde olduğunu düşünerek de geri sevindi. Mutluluğunu bozmamalıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Diriltme Taşı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Expelliarmus Rpg :: Anons :: Günlük Sayfası-
Buraya geçin: