Expelliarmus Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Expelliarmus Rpg

Expelliarmus Rpg'ye hoş geldiniz!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Messier,Luthièn

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Luthièn Messier
Ressam
Luthièn Messier


Kadın
Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 30/10/09
Rp Partneri : Yok.
Rp Yaşı : 21.
Gerçek İsmi : Miğve.
Uyarı Yok

Bilgilerim
Rp Puanı:
Messier,Luthièn Imgleft100/100Messier,Luthièn Emptybarbleue  (100/100)
Tarafı: Tarafsız

Messier,Luthièn Empty
MesajKonu: Messier,Luthièn   Messier,Luthièn EmptyCuma 30 Ekim 2009, 20:09

Hava kapalıydı. Sanki ruh halimin yansıması gibiydi. Belki de biraz da olsa katkım olabilirdi. İçimde sebebini bilmediğim kötü bir his vardı. Cama hafifçe çiseleyen yağmur damlaları çarpıyordu. İçimdeki bu kötü hisse bir anlam vermeye çalışıyordum ama olmuyordu. Belki de iyi uyuyamadığımdandı. Alt kattan homurtular duyunca kendime geldim. Kapıma doğru gelen sinirli adımları hissedebiliyordum. Merakla gelenin kim olduğuna baktım. İkizim Mirabella. Bana biraz kızgın, biraz da soru soran bakışlarla bakmaya başladı. "Ne?" Dedim merakla. "Ah tanrı aşkına Melanie yarım saattir sana sesleniyorum duymadın mı? Ben dışarıya çıkıyorum. Gelmek ister misin? Diye soracaktım." dedi. Derin bir nefes aldım ve kısa bir süre düşündüm. Aslında biraz hava almam gerekiyordu. Ama Mirabella'nın o çılgın alışveriş turlarından birine hazır hissetmiyordum kendimi. Bu yüzden ona doğru dönüp; "Aslında pek havamda değilim. Belki başka bir zaman." dedim. Biraz ısrar etse de sonra beni anlayışla karşılayıp odamdan çıktı. Yalnızdım. İçimdeki o garip his bir türlü gitmiyordu. Yağmur yavaş yavaş şiddetlenirken dayanamayıp kendimi odamdan dışarıya attım. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Ancak umurumda da değildi. Sadece yürüyordum. Dışarıya çıktığımda havanın iyice karardığını unutmuş gibi şok oldum. Halbuki bizim gibiler için yaşam yeni başlıyordu bu saatlerde. Yağmurun iyice ıslattığı saçlarımı topladım ve yürümeye devam ettim. En sonunda ormana gelmiştim. Derin bir nefes aldım ve derinliklerine doğru ilerlemeye başladım. Uzun bir süre sadece yürüdüm. İçimdeki o sıkıntı geçmemişti ve garip bir şekilde artık korkmaya başlamıştım. Önümde küçük bir bank gördüm. Dayanamayacağımı anlayıp oturdum. Burası bir çeşit kapalı bir park gibiydi. Etrafı sık ağaçlarla çevrili hoş bir alan. Aileler gündüzleri burada oturdular, sohbet ederlerdi. Gençler de sevgilileri ile burada iş pişirirlerdi. Bazı insanlar da yalnız kalmak istedikleri ya da bir şeylerden kaçtıkları zaman gelirlerdi buraya. Birden şimşek çakması ile beraber yerimden sıçradım. "Hey! Senin burada ne işin var lanet yaratık!" Sesin geldiği yöne korkuyla baktım. Bu bir insandı. Öfkeyle bana bakıyordu. Hatta bir insandan da beter... Erkek bir avcıydı. Çıplak bıraktığı üst bedeninde bulunan, göğsünün hemen üstündeki yıldız ve hançer benzeri dövmeden anlamıştım. Ah vücudu o kadar harika görünüyordu ki...Onu incelediğimi fark etmiş olmalı ki kızarmıştı. Ama sonra ne için burada bulunduğunu anlamış gibi kaşlarını çatarak bana baktı ve; "Gardiyanın nerede çabuk söyle!" dedi. Korkum gittikçe artıyordu. "Benim gardiyanım yok...yani...yani henüz yok." dedim sesimin titremesine engel olamadan. Önce inanmayan gözlerle bana baktı. Ama sonra anlamadığım bir sebepten bana inandı ve eli kemerine gitti. Önce biraz saçma buldum hareketini. Ta ki kemerinde asılı olan bıçağı görene kadar. Kalbimin sıkıştığını hissedebiliyordum. Demek içimdeki sıkıntının sebebi buydu. Bıçağı eline aldığında hüzünle gözlerine bakmaya başladım. Ne yani beni öldürecek miydi? Ürperdim. Dehşetle ona baktığımı anlamış olmalı ki, bakışlarını benden kaçırdı. Ve saldırı pozisyonu aldı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Sağıma ve soluma baktım. Nereye kaçabileceğimi düşünmeye başladım. Benden hızlı koşardı kesin. Yavaşça ayağa kalktım ve geri geri gitmeye başladım. Aynı küçük adımlarla bana yaklaşmaya başladı. Tam ondan yavaşça uzaklaştığımı hissederken dala takıldım ve yere düştüm. Bunu fırsat bilerek hızlandı ama hemen ayağa kalkıp koşmaya başladım. Önce yardım çığlığı atmayı düşündüm. Ama sonra yandaşlarının olabileceğini düşündüm ve sustum. Aramızdaki mesafeyi azaltıyordu. Konsantre olmaya çalışarak ateşi çağırdım. Tam bana geldiğini hissederken belimden yakaladı. Ve korku dolu bir çığlık attım. Beni kendine doğru çevirdi ve çok fazla yakın olduğumuzu fark ettim. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken yağmurun dindiğini fark ettim . Yalvaran gözlerle ona bakıyordum. O da yapacağı şeyden pek memnun değilmiş gibi acıyla baktı. Sonra ne olduysa birden kendimi onu öpüyorken buldum. Önce yaptığım şeyden şok olmuş gibi kaskatı kesildi. Ama sonra dayanamayarak inledi ve o da beni öpmeye başladı. Elindeki bıçağı bıraktı ve bir elini belime sarıp diğeri ile de kalçalarımı okşamaya başladı. Ne olmuştu da birden bu hale gelmiştik bilmiyordum. Ama dayanamamıştım. Öpüşmemiz bir süre devam etti. Ama sonra sert bir hal aldı. Artık canımı acıtıyordu. Ve gözünden yaş geldiğine yemin edebilirdim. Umursamamaya çalıştım. Sonra birden kalbimde bir acı hissettim. Çok büyük bir acı. Yavaşça üstümden kalktı ve akan gözyaşları ile bana baktı. "Üzgünüm. Doğru olan bu." dedi. Artık kanın kokusunu alabiliyordum. Kalbime saplı olan bıçağı gördüğümde gözyaşlarıma hakim olamadım. Ağlıyordum. Evet çünkü ölüyordum...
Acı iyice artmıştı. Kanımın artık delicesine aktığının farkındaydım. Kokusunu alabiliyordum. Uykum gelmişti. Gözlerim kapanmak üzereydi. Demek bu kadardı. Şimdi her şeye elveda demenin sırasıydı. Mirabella ne yapardı bensiz? Zaten ailemizden sağ kalanlardık. Bensiz nasıl dayanabilirdi onların yokluğuna? Dudağım kurumuştu. Acaba beni ne zaman bulurlardı...Belki d hiç bulamazlardı. Gözyaşlarımın varlığını hatırladığımda kendimden geçmek üzereydim. Göz kapaklarım kapanıyorlardı. Bir ara birinin sesini duyar gibi oldum. Ama umursamadım. Ölüyordum. Uzun uğraşlarım boşa gitmişti. Gözlerim kapanmıştı. Sessizliğin ve karanlığın beni çektiğini hissedebiliyordum. Ölmüş ailemin bütün fertleri karşımda bana gülümsüyorlardı. Ama ben ağlıyordum. İkizimi bu dünyada yapayalnız bırakmıştım. Ah kahretsin. Ölmemeliydim. Bir ara yüzümde yumuşaklık hissettim. Sanki biri bana dokunuyordu. Ölü bedenime. İlerledikçe göz yaşlarımı tutamıyordum. Aileme yaklaştıkça bedenimden uzaklaşıyordum. Bir parçamdan ayrıldığım için kendimi boşlukta gibi hissediyordum. Birden her şey durdu. Boynumda garip bir yanma hissettim. Ardından ferahlama. Ailemin suratı asıldı ve dehşetle bana bakmaya başladılar. Ne olduğunu anlayamadan bir şey beni sertçe geriye çekti. Ailem gözden kayboldu ve yine karanlığa teslim oldum. Hiçbir şey göremiyordum. Ama birinin bağırdığını fark ettim. "Yaşıyor kurtardım yaşıyor" Bahsettiği kişi ben miydim? Bilmiyordum. Ama onu duyabildiğime göre yaşıyordum. Ölmemiştim. Yani henüz. Ve birden yeri altımda hissedemedim. Havadaydım. Biri beni kucağında taşıyordu. Rüzgardan anlaşıldığı kadarıyla koşuyordu. Ve birden durup yavaşça beni yere koydu. Hareket etmek istedim, konuşmak...Ama bütün bedenim sanki kelepçelenmiş gibiydi. Kaslarımı hissedemiyordum. Hareket etmeye çalışsam da yapamıyordum. Zihnimde bütün elementlere odaklandım ve bana güç vermeleri için yalvardım. Ve birden öksürmeye başladım. Nefes alabiliyordum. Yavaşça gözlerimi açtım. Yaşadığımı anladığımda göz yaşlarıma hakim olamadım ve ağlamaya başladım. Hemen kalbimin üstündeki yaraya baktım. Yoktu. Artık gitmişti. Geriye sadece parçalanmış ve kana bulanmış bir tişört kalmıştı. Hayatımı kurtaran kişinin endişe ile bana baktığını fark ettim. Yutkunmaya çalışarak; "Avcı nerede?" diye sordum. Avcı beni kandırmıştı. Zayıf bir anımda saldırmıştı. Bu yüzden onu asla affetmeyecektim. Ama nerede olduğunu merak etmiştim. Çünkü buralarda bir yerdeyse tehlike halen geçmemiş demekti. Ama onunda kim olduğunu bilmediğim için cevabını bekleyemeden diğer sorularıma geçtim. "Sen kimsin? Ve bu saatte burada ne işin var?" diye sordum. Yağmur yağmıyordu artık. Zoraki bir nefes aldım. Elimin tersi ile yanağımdaki göz yaşlarımı sildim. Yaşıyordum. Mirabella olanları duyunca çıldıracaktı. Ürperdim. Nasıl da üzülecekti kim bilir.
Mirabella'ya nasıl yalan söyleyeceğimi düşünmeye başladım. Ona ne diyebilirdim ki? Saldırıya uğradığımı, hatta öldüğümü, sonra da mucizevi bir şekilde yeniden hayata döndüğümü söyleyemezdim. Başım ağrımaya başladı. Derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Bir yolunu bulacaktım. Hem belki de henüz dönmemişti. Halen alışverişte olabilirdi. Olumlu düşünmeye çalıştım. Sonra adamın konuşmasını bekledim. "Avcı öldü"Kalbim sıkışmaya başladı. O ölmüştü. Lanet olasıca pislik zayıflığımı kullanarak beni öldürmeye çalışmıştı. Ama ben yaşadım. O ise ölmüştü. Adamın yüzüne baktığımda sanki ona kızacağımı düşünmüş gibi, üzgün bir ifade vardı."Ben Ricardinho William. Buradan rastgele geçiyordum ve avcının size saldırdığını gördüm. Ölüyordunuz. Gözleriniz kapanmıştı. Ben de sizi yaşama döndürmek için ı- ıs- ısırdım" Ne?! Isırılmış mıydım? Ama bir Striogiye benzemiyordu. Eğer bir Moroi ise etkisi olmazdı. Rahatladım. Çünkü bir Striogiye dönüşmek istemiyordum. Yüzünde ; kurabiye kavanozundan kurabiye çalan küçük çocuklardaki suçlu ifadeyi görünce üzüldüm. Böyle hissettirmek istemiyordum. Zoraki bir gülümsemeyle; "Özür dilerim. Çok kabayım. Bay William hayatımı kurtardığınız için çok teşekkür ederim." dedim. Ve ayağa kalkmaya çalıştım. Tabi başım döndüğü için başarısız oldum. Bir an önce eve gitmeliydim. Mirabella eve henüz gelmemiş olabilirdi. Belki biraz şansım yaver giderdi de eve gittiğimde o henüz alışverişini bitirmiş olmazdı. Yine kalkmaya çalıştım. Ama bu sefer başardım. Birkaç adım ilerlemeye çalıştım ama olmadı. Yine düştüm. Üzerimde sebebini bilmediğim bir dengesizlik vardı. Belki de ölümü tatmış olmanın verdiği şoku henüz atlatamamıştım. Hüzünle ona dönüp; "Şey mümkünse bana evime kadar eşlik eder misiniz? Dengemi tam olarak sağlayamıyorum da." dedim utangaç bir gülümsemeyle. Ve tepkisini beklemeye başladım.
Önce gülümsedi. Sonra hemen yanıma gelip beni kucağına aldı. Ve gülmeye devam ederek beni eve doğru götürmeye başladı. En sonunda geldiğimizde gülümseyerek elimi öptü. Ve reverans yaparak gitti. Uzun bir süre arkasından baktım. Hayatımı kurtarmıştı. Ve şimdi de gidiyordu. Belki de arkasından bir şey söylemem gerekiyordu. Ama ikizimi hatırlayıp hemen içeriye girdim.Sıcak bir duş aldım. Ve üstüme temiz kıyafetler giyip hemen yatağıma yattım. En azından bu gece kabus görmeyeceğimi umarak uykuya daldım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Orphée De Querin
Admin ~ Baş Şifacı
Orphée De Querin


Kadın
Mesaj Sayısı : 34
Kayıt tarihi : 07/12/08
Rp Yaşı : 18
Gerçek İsmi : Ilgaz
Ruh Hali : Messier,Luthièn Danceuy71dh0
Uyarı Yok

Bilgilerim
Rp Puanı:
Messier,Luthièn Imgleft100/100Messier,Luthièn Emptybarbleue  (100/100)
Tarafı: Yoldaşlık

Messier,Luthièn Empty
MesajKonu: Geri: Messier,Luthièn   Messier,Luthièn EmptyCuma 30 Ekim 2009, 22:48

Kurgu hoş olmuş. Betimlemeler iyi ama arttırılabilir. Görüntü olarak yazı fontu oldukça göz yoruyor. Bu fontta yazarsan okumak karşıdaki için gerçekten işkence olabilir. Renkler hoşuma gitti. Bir kaç imla hatan var. Özellikle cümleye ' ve ' bağlacı ile başlanmaz. Bazı yerlerde noktalamam hatalı.
Toplam~ 80/100
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Messier,Luthièn
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Expelliarmus Rpg :: Anons :: Sistemler :: Rp Puanlama Odası-
Buraya geçin: