# Küçük bir merhaba

James çatlak kazanın sempatik tozlu havasını ciğerlerine çekerken uzun zamandır nadiren mutlu olduğunu farketti... hem de içki içmeden! Elinde koyu kıvamlı balkabağı suyuna bir göz attı. Kesinlikle içkiye tercih edilmeyecek birşeydi, bu onun okul yıllarında dahi böyle olmuştu. Bardağı hafifçe salladı ve ahşap masanın üzerine bıraktı. Hemen merdiven altında oturduğundan yukarı çıkarn ya da aşağı inen insanların sesi gümbürtü gibi geliyor, basamaklardaki tüm tozu James'in omuzlarına döküyordu.
"Olsun varsın" diye düşündü James dudaklarında hafif ama estetik duran bir gülümsemeyle. Ne de olsa Romanya'nın o sefalete mahkum, acınası sokaklarından kurtulmuştu. Orada yaşanacak en güzel yerin kuru bir yer olduğunu öğrenmiş, ciğerlerini nem ve rutubetle oldukça yıpratmıştı. Arkasına yaslanıp gözlemciliğin tatlı keyfini çıkardı. İleride kaba sakallı siyah saçlı bir adam birasını yudumluyor ve ürkekçe çevreyi süzüyordu. Yaşlı,yuvarlak gözlüklü bir teyze eteğinin fırfırlarını sökerken karşısındaki orta yaşlı adamla konuşuyordu. Fırfırları sökmekteki amacını düşünüp surat ekşiten James bardaktakini içerken etrafa bakmaya devam ediyordu. O sırada altın sarısı saçlarıyla göze çarpan kızı farketti. Yüzünde çocuksu saflığın izlerini taşıyan gülümsemesiyle kesinlikle tanıdık geliyordu. james bardaktakini yutup dökmemek için hızla çekse de birkaç damlası dudaklarında kalmıştı. Düşüncesizce çatlak dudaklarını yalayıp bardağı bıraktı.
"Hey Jessica!"
Kızın dikkatini çekince kollarını iki yana açıp alaycı gülümsemesini belledi.
"Eniştene ve en sevdiğin profesörüne bir öpücük vermeyecek misin?"

Uzun süredir muggle arkadaşlarıyla vakit geçirmeyen Jess'e ayrılmak yine zor gelmişti. Hayli eğlenceliydi, farklı deneyimler yaşıyordu ve muggleları yakından tanıma fırsatını değerlendiriyordu. Jess'in asasının bir hareketiyle halledebileceği küçük şeyler için, uğraşıp duruyorlar sonunda fazlasıyla mutlu oluyorlardı. Fark bu işte, diye düşündü Jess. Büyücüler basitçe yaşayabilirken muggleların didinip durmalarına büyük bir saygı duyuyordu. İşleri yoluna sokmak için gösterdikleri gayrete. Ama bazı rahatsız edici durumlar da olmuyor değildi. Mesela, neden sadece yazın görüştükleri, evinin nerede olduğu, ve mugglelar için normal olan şeyleri yadırgadığını farkettiklerinde. Kimliğinin açığa çıkması çok düşük bir ihtimaldi, ama onların gözünde anormal olarak adlandırılmak da istemiyordu.

Hanın eski kapısından içeri girerken tanıdık yüzleri görmeye başlamıştı bile. Ah, o yüzlerden biri Matt'in ki olsaydı ne güzel olurdu. Aslında bu zamana kadar sık sık görüşmüşlerdi, herhalde onun dışında biri olsa bıkardı. Yine de Matt'in düşüncesi yüzünde saf bir gülümseme olarak kendini gösterdi. Aynı
anda bir yerden aşina olan sesi duydu :
Hey Jessica!
Sesin geldiği yöne doğru hızla döndü ve karşısında James amcayı buldu. Bir an şaşkınlıkla durmuştu.
Eniştene ve en sevdiğin profesörüne bir öpücük vermeyecek misin?
Kollarını iki yana açmış o bilindik gülümsemesiyle bağırıyordu. Jess'in de yüzüne bir dostu görmenin getirdiği neşeli ifade yerleşmişti.
James amca!
Birkaç adımda yanına varıp James amcaya sıkıca sarılmıştı bile. Onun uzun süredir ortalıkta olmadığını biliyordu. Gözleri ışıl ışıl parlayarak :
Senin buralarda olmadığını sanıyordum.
dedi. Gerçi James amcanın belli bir planı olduğunu sanmıyordu, bir anda eve geri dönmek isterse dönerdi. Onun omzunun arkasına göz attı, sevgili yeğeni de onunla birlikte olabilirdi belki. Bu küçük umudu da duvara yapışmış kalın toz tabakası ve orta yaşlı büyücülerin oturduğu masadan başka birşey olmadığını farkedene kadar sürdü.

Jess James'i gördüğüne sevinmiş görünüyordu. Ölünesi gülümsemesi yüzünde genişledi.
James amca! dedi ipeksi sesinde çocuksu bir heyecanla. Açılmış kollara karşılık sıkıca sarıldı. James Jess'i severdi ve sebebi sadece Matt ile beraber oluşu değildi. Zekiydi,güzeldi elbette oğlu gibi gördüğü Matt için en iyi seçimdi. Ama aynı zamanda insanın kanını kaynatan bir sıcakkanlılığa ve takdir edilecek bir deli cesaretine sahipti.Bütün bunlar harmanlandığında kısaca Jess güzel bir kişiliğe sahipti.
Jess amacını açıkça belli eden bir hevesle James'im etrafını tarafıysa da gözleriyle,aradığını bulamadı. Dikkatli gözlerin farkedebileceği bir dudak bükmeyle konuştu.
Senin buralarda olmadığını sanıyordum.
James gamzelerini ortaya çıkaran gülümsemesini gözle görülür bir biçimde genişletti ve bir sigara bulma umuduyla ceket ceplerini yokladı.
Değildim,matmazel. Ama geri döndüm. İngilteremin boğucu nemine ve suratsız insanlarına hasret kaldım-sözüm meclisten dışarı.
Sigarayı bulup dudaklarına götürdü ve ehlini bilen parmarmakları sigarayı ustaca yaktı. Ne işi olduğunu sormamasını umdu,açıklamak yorucu ve gereksiz olurdu. Üstelik gizemli James her zaman sırlarla dolu biriydi ve bu gezinin amacı gizli kalması gereken şeylerden biriydi. Aile meselesi.
Sorgu-suale maruz kalmamak için dudaklarındaki sigaradan bir nefes çekip duman yüzünden yanan gözlerini kıstı.
Sen...buralarda mıydın Jessie? Bunu bilseydim Matthew'ı başına salardım,tatil planlarım konusunda baya huysuz görünüyordu.
Burnunun yamuk kemiğini umarsızca kaşıdı ve balkabağı suyunu yudumladı.

Değildim,matmazel. Ama geri döndüm. İngilteremin boğucu nemine ve suratsız insanlarına hasret kaldım-sözüm meclisten dışarı.
Beklediğinden erken dönmesi şaşırtıcı ama güzeldi. Matt'in de durumdan pek memnun olmadığını biliyordu. Kendisi evde bir haftadır hapiste gibi hissediyordu, nedense sadece Matt ve büyücü olan biriyle görüşmesine izin vardı. Bugün bu yasağı çok eğlenceli bir şekilde çiğnemişti. James amcanın sigarasının dumanı etraflarını kaplarlen, devam etti:
Sen...buralarda mıydın Jessie? Bunu bilseydim Matthew'ı başına salardım,tatil planlarım konusunda baya huysuz görünüyordu.
Jess kafasını salladı. Kendi ailesi bir süre ortadan yok olsa ne güzel olurdu. Muhtemelen rahatlamış hissederdi kendini. Ama Matt'in aynı duyguları taşıdığını hiç sanmıyordu. Onun yerinde olsa kendisi de taşımazdı tabii. James ve Matt'in bu kadar yakın olduğunu bilmek mutlu ediyordu onu, belki umutlanıyordu kendi aile yaşantısının düzelebileceğini düşünerek. Ama derinde bir yerde farklı görüşlerle ilgisi olmayan bir boşluk olduğunu biliyordu. Neyse ki, yanlarında kendini aileden hissedebildiği birileri vardı.
İçten bir tavırla :
Aslında bende Matt'i bırakmayı pek düşünmüyordum ama bir hafta boyunca evden çıkamadım. Mugglelarla takılmamdan hoşlanmadıkları belli.
dedi omuzlarını silkerek. Yaz tatilinde okulda kalmak gibi bir fikir geziyordu ne zamandır aklında. Neyse ki tatilin bitmesine çok zaman kalmamıştı. Mugglelar olmasa bile, Hogsmeade'de vakit geçirebilirdi. Büyücü mekanlarında sıkılmak çok zor oluyordu.
Okul açıldığında sık sık görüşeceğiz. Dersler, Quidditch antrenmanları...
Evet, bu senede takımda olmayı kesinlikle istiyordu. Derslerden sonra gelen en sevdiği işiydi onun. Tabii bu dönem içinde dersler ve diğer sorumluluklar arasında Hogwarts gece gezilerini aksatmayacaktı.

Jess tüm olağan içtenliğiyle kafasını salladı.
Aslında bende Matt'i bırakmayı pek
düşünmüyordum ama bir hafta boyunca evden çıkamadım. Mugglelarla
takılmamdan hoşlanmadıkları belli.
Muggleları hep ilginç ve komik bulan James güldüğünde sigara dumanı genizini yaktı. Boğulan bir köpek gibi ciğerlerini zorlayarak kısık kısık öksürdü ve yarısı yanmış sigarayı dibindeki küllüğe koydu. Ciğerleri ve bceriksiz kalbi bir gün kesin onu yolda bırakacaktı.
James'in aklına çocukluk hatıraları geliverdi. İskoçya'daki o soğuk,ruhsuz şatonun ardındaki meraklı mugglelar. James onları sarmaşığa çıkmaya çalışıp düşerken, demir giriş kapılarının de parmaklıklarına sarılıp keşif gezileri yaparken izlerdi. Elbette onlara kaleye giriş yolunu söyleyebilirdi ama onlar şatafatlı "evi"ne hayranlık ve kıskançlıkla bakarken kendini onlardan daha önemli biri gibi hissediyordu ve bundan baya hoşlanıyordu. Tabii bu tepeden bakmanın getirdiği ağızda acı bir tat bırakan hissi de unutmuyordu James; yanlızlık.
Oldukça yanlız bir çocukluk geçirmişti,öyle ki o yarım akıllı muggleların arkadaşlığını kabul edebilecek bir düzeye inmişti. Tabii "saygıdeğer"ailesi bu kadar alçalmayı kabul etmemişti.
Trajik.
Okul açıldığında sık sık görüşeceğiz. Dersler, Quidditch antrenmanları...
James düşünceleri esnasında en ufak bir açık bile vermemişti ifadesinden. Arkasına yaslanıp garsona bir balkabağı suyu daha getirmesini işaret ettikten sonra;
Okul açılmasına hevesli tek öğrenci olmalısın. dedi James alaycı bir nezaketle.
Sen ve Matt. İkiniz de birbirinizden betersiniz! Bizim zamanımızda Dj ile okulu asmak için türlü yollar denerdik, bulamayınca da okulu kendimize zindan etmektense profesörlere ederdik.
Hafifçe güldü ve aniden yüzüne yapmacık bir ciddiyet yapıştırdı.
...tabii siz bunu yapmayın. Hele o "profesör" listesinde biz varken. Canınız okuruz,bilmiş olun.
Geçmişi düşünüp nostalji yapmak şeker tadındaydı.

Okul açılmasına hevesli tek öğrenci olmalısın. dedi alayla.
Sen ve Matt. İkiniz de birbirinizden betersiniz! Bizim zamanımızda Dj ile okulu asmak için türlü yollar denerdik, bulamayınca da okulu kendimize zindan etmektense profesörlere ederdik.
Jess, genç hallerini gayet iyi hayal edebiliyordu. İki baş belası, profesörlerin korkulu rüyası olmalıydılar. Matt'in de anlattıklarından kuralları çiğnemeyi alışkanlık haline getirdiklerini ve çok eğlendiklerini biliyordu. Kendisini düşündü, kuralları çiğnemiyordu. Matt de öyle. Sadece gece kütüphanenin yasak bölümünde biraz araştırma yapmak gibi şeyler dışında yani..
...tabii siz bunu yapmayın. Hele o "profesör" listesinde biz varken. Canınız okuruz,bilmiş olun.
Jess bir kahkaha patlattı. James'in yüzüne yerleştirmeye çalıştığı ciddiyet ona ait olmadığını ancak bu kadar belli edebilirdi. Onu hep yüzünde alayla karışık gülümsemesiyle bütünleştirmişti.
Aa..siz profesör olduğunuz müddetçe böyle bir şeye kalkışacağımızı sanmıyorum.
dedikten sonra yüzünde oluşmaya başlayan muzipçe gülümsemeyi bastırmaya çalıştı. Gece yaptıkları kanlarını donduran kütüphane ziyaretinden sonra koridorda yakalanış hikayelerini James amcanın bilip bilmediğini merak etti. Belki de Matt anlatmıştı.
Profesörlere işkence etmek dışında eğlenme yollarımız var. dedi bariz bir imayla.
Mesela Kütüphane..
Böylece James yakalanışlarını biliyorsa konuşacaktı, büyük ihtimalle dalga geçecekti ama Jess herhangi bir pot kırmamış olacaktı. Ayrıca gizli geziler dışında da kütüphanede çok eğlendiği bir gerçekti. Bunun Matt için de geçerli olduğunu biliyordu.