Ne zamandır nefes almadığımı saymayı aylar önce bıraktım. Kimliğimi ,benliğimi kaybetmeme ramak kaldı ve ailemi unutmamak için dua ediyorum tanrıya. Kabul eder mi? Ben ona karşı gelmişken. Hiçbir zaman onun katına yüksemeyecekken. Bu bizim kendi isteğimiz mi? Belki çoğu vampirin değil ama ya benim. Ben sadece birkaç çocukça zevk yüzünden öpülmedim mi gırtlağamdan. Yanlızca merak için ,sahip olamadığım tek şeye ;ölüme sahip olmak için. Yakınıyor muyum? Hayır. Mutlu muyum? Hayır. Tabii ya. Benim duygularım yok ki! Ben onları yıllar önce öldürdüm. Aşkı bir kaşık suda boğdum mesela. Üzüntü desen şimdi çok uzaklarda. Utanma insanken bile barınmıyordu vücudumda. Şimdi bir tek şeyin şehveti ile yanıp tutuşuyorum. Kan! Bazen düşünüyorum neden insanlara zarar vermek zorundayız? Neden vejeteryan olamıyoruz? Orada surların dışında birçok vampir vejeteryanmış mesela. Hayvan kanı içerler ,insanlarla birlikte yaşarlarmış. Onlarla barınabilir miyim? Belki ama hayır. O muhteşem kokusunu arzuladığım insan kanından vaz geçmek çok zor olacak benim için. Çok sevgili liderlerim beni kendi evlatları gibi görüyor. Belki çok küçüğüm. Ya da belki sadece gücümü istiyor onlar.
Acaba dışarıda yaşıt vampirler var mıdır benimle. Belki bir arkadaş ,ahbap ,eş... Ya da en azından biraz moral. Dünyada tek başına değilsin diye. Acaba ailem nasıldır? Beni hala arıyor, annem hala yasımı tutuyor mu? Ablam o 'aptal' herif ile evlendi mi? Onlardan alacağım en küçük bir haber donmuş kalbimi bir dirhem olsun çözecek belki.
Kafamda yüzlerce soru var. Belki de paranoyaklaşmaya başladım gözümü kırpmadığım ,ciğerlerime hava çekmedim birkaç yılda. Ya da sadece özledim. Belki de pişmanım. Yo ,pişman değilim. Yalnızca huzursuzum. Anneme elveda demediğim için huzursuzum. Babama sarılmadığım için ,ablamı öpmediğim için huzursuzum. Hatta belki ablamın nişanlısı olacak herifin kıçını tekmelemediğim için huzursuzum.
Ben o büyük mermerler içinde düşünedurayım muazzam kapının ardından insanı mutlu eden kan kokusu içeri doldu. Liderlerin suratındaki gülümseme odadaki insanlar tarafından kolayca fark ediliyordu. Yemeğimiz geliyordu. Kapı ardına kadar açıldı ve ne olduğundan habersiz birkaç turist içeriye doluştu. Görünüşe göre şatoyu gezmekte olduklarını sanıyorlardı. Az sonra olcaklardan hiçbirinin haberi olmamalıydı. Olsaydı eminim hiçbiri bu odaya girmezdi. Bir an gözüme ortalarda bir yerde sıraya girmiş beş kişi takıldı. Bunlardan biri minnacık bir bebekti ve sarışın bir kadının kucağında uyukluyordu. Yanlarında Siyah saçlı ve tıpkı bir vampir gibi donuk teni ile yakışıklı bir adam duruyordu. Onları birbirine sarılmış bir karı koca takip ediyordu. Bir süre onlara öylece baktım. Ne kadar mutlu olsalarda sanki kalplerinde bir eksiklik vardı. Oldukça tanıdık geliyordu bu dört sima. Eskilerden ,belki hala hissediyorken. Evet! Bu dört kişi zihnimin ta derinlerinde kaybolmaya yüz tutmuş ailemdi. Daha birkaç dakika önce onları görmek için yanıp tutuşuyordum ve şimdi onlar tam karşısında duruyordu. Ablam ne kadar da güzeldi. Demek o herif ile evlenmişti. Çocukları da çok güzeldi ama. Annesine çekmişti herhalde. Annesi ve babası hala aynıydı. Yanlızca yüzlerindeki kırışıklık sayısı artmıştı. Bir an beynimde çakan şimşek beni tatlı düşüncelerimden uyandırdı. Neler düşünüyordum böyle? Az sonra içileceklerdi.
Biraz daha zaman kaybetmeden soğuk havaya karıştım. Liderin hemen yanı başında oluşup bir şeyler fısıldadım ve ardından tekrar yok olup olanları oradan izlemeye başladım. Lider kapının yanındaki vampiri yanına çağırıp bir şeyler fısıldadıktan sonra ayağa kalktı ve insanlara doğru yürüdü. Ailem bir başka vampir tarafından dışarı çıkarıldı ve karanlık zindanlara zincirlendiler.
Biliyordum ki ailesi fazla yaşayamayacaktı ve içileceklerdi. O yüzden yapmam gereken çabuk davranıp onları salmanın yolunu bulmaktı. Verebileceğim en kötü kararlarımdan birini verip aileme görünmeye karar verdim. Soğuk zindanların taş duvarlarını narin bir dokunuşla okşayarak kafeslere ulaştım. Her ne kadar ailesine görünmek istesem de içimde hala bir kuşku barındırıyordum. Kendi içimdeki savaşımın galip tarafına uyarak oluştum ve ayaklarım yere değdi. Annem korku dolu suratını benden yöne çevirdi ve oğlunu gördü. O anki şaşkınlığı insanın kanını ürpertiyordu.
"Sven!" diye ciyakladı.
Ben sadece annesmin suratına bakıyor ,konuşmak istiyordum ama konuşamıyordum. Ellerim ile buz gibi zincirleri okşadım ve yok olmalarına neden oldum.
"Gidin." dedim sonra sadece...