Expelliarmus Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Expelliarmus Rpg

Expelliarmus Rpg'ye hoş geldiniz!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 I r e n a.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Irena Jaesnore
Ravenclaw VI. Sınıf
Irena Jaesnore


Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 11/06/10
Rp Yaşı : 17
Gerçek İsmi : X.
Uyarı Yok

Bilgilerim
Rp Puanı:
I r e n a. Imgleft100/100I r e n a. Emptybarbleue  (100/100)
Tarafı: Tarafsız

I r e n a. Empty
MesajKonu: I r e n a.   I r e n a. EmptyCuma 11 Haz. 2010, 14:22

27 Aralık Cumartesi, Rouen, Fransa.
Annemin öldüğü gün, hâlâ aklımda. Dünya üzerinde ve güneşin altında nefes aldığım yılların sayısı iki rakamlı bile değildi o gittiğinde, küçüktüm, hem de çok… Hıçkırıklardan ve ağlaşan insanların melûl görüntüsünden hemen bunalıveren benliğim, beni tüm tanıdıklarımın neden böyle garip davrandığı, neden hepsinin ağladığı gibi soruların cevabını bulmaya itmişti. Küçük çocuklara has o kulak okşayan tınılara sahiplik eden sesimle dile getirdiğim sorularımı yönlendirdiğim ve her zaman cevap almayı başardığım tek bir kişi vardı, annem. İşte korku ve endişe, ilk o zamanlar boy göstermişti benliğimde, sorularımı sormak için aradığım hâlde bulamadığım annemin yok olduğun fark ettiğim anda. Şaşkınlıkla irileşen gözlerim, kayarcasına etraftaki cisimlerin üstünden geçip annemin uzun boylu silüetine sabitlenmek için sabırsızlanırken, güçlü bir el tutuvermişti benim elimi. Başımı kaldırıp baktığımda, mavi gözleri, hâkim olamadığı yaşlarla parıldayan bir adam görmüştüm karşımda, garip bir şekilde tanıdık gelen simasıyla dikiliyordu karşımda…
“Adrienne,” diye fısıldamıştı, titrek bir sesle. “Adrienne…” diye fısıldamıştı yeniden, sonunu getiremediği bir cümleyi sarf ederken nefesi tükenen bir adamın ifadesine bürünürken çehresi. “Çok, çok üzgünüm... Annen… Gitti, bir daha gelmemek üzere.” Ölümün beş yaşındaki bir çocuğa indirgenmiş hâli bu kadar basit ve naifti işte. Ve bir o kadar da acı verici, yıkıcı…

“Adrienne!” İşittiğim ses, kulaklarımın kıvrımlarında dönüp dolaştı ve beynimde anlam kazanarak sahibinin kim olduğu konusunda bir fikir verdi bana, büyükannemdi seslenen. Babam Adolphe’un annesi, Cyrille Boucher. Zavallı kadın, annemin ölümünden beri kendini toparlayamayan babama destek olmak için her ay gelirdi Marsilya’dan, büyük ihtimalle hem annesi olduğu, hem de ben doğmadan önce ölen dedemin sebebiyle – kendisi de eşini kaybettiği için babamı anladığını düşünüyordu – babama en iyi destek olabilecek kişiymiş gibi hissediyordu kendini. Haklı mıydı? Hiçbir zaman bu soruyu kendime sorma cesaretini bulamadım, çünkü o babamın annesiydi ve elbet doğru düşünüyordu. Sanki evlatlarla ebeveynlerin arasına girmek veya ebeveynlerin yanlış düşündüğünü hissetmek, onların sonu gelmez sevgilerine gölge düşürüyordu. Peki büyük annem Cyrille, dedemden ve annemden bahsederek ağlarken, babam nasıl üzüntüsünü unutabilirdi? Daha önce de olmadığı gibi, yine bir fikrim yoktu…
“Geliyorum,” diye seslendim, sesim odamın kapısından süzülerek merdivenleri aştı ve aşağı kattaki büyük anneme gelmekte olduğumun haberini verdi. Yavaş ve aheste bir hareketle kalktım oturmakta olduğum sandalyeden. Penceremden süzülen ışık huzmeleri, zayıf bedenimi kapladı; gün ışığının yumuşak dokunuşlarını duyumsadım tenimde. Birkaç saniyelik bile olsa sonsuzlukmuş gibi gelen bu kuvvet verici anın ardından bile, merdivenleri inip büyük annemin yoğun sevgi gösterisiyle baş başa kalma düşüncesi beni yoruyordu. Çoğu zamanlar büyük bir sabırla her şeyin üstesinden gelmeyi başarırdım, ancak şimdi böyle basit bir olay bile dudaklarımın arasından “off” ve benzeri seslerin dökülmesine sebebiyet veriyordu. Yine de teslim oldum, ne de olsa aşağıda beni bekleyen gözleri yaşlı bir büyük anne ve annemin ölümünü anımsadıkça kahrolan bir baba vardı, onlara destek olabilecek ve henüz aklını yitirmemiş, güç sahibi ve ağlamadığı için çoğunlukla “donuk” olarak nitelendirilen yegâne kişi bendim. Sırf bunun ayırtında olmak bile, bırakın aşağı inmeyi, beni buradan Paris’e kadar yürütebilirdi.
Merdivenlerin tahtaları, attığım her adımda gıcırdarken en alt basamakta ayakta dikilen büyük annem, ben aşağı iner inmez kucakladı beni. “Adrienne, ne kadar da büyümüşsün!” Büyümüştüm. Benimle beraber düşlerim, umutlarım, korkularım, sevinçlerim, beklentilerim de öyle…
Büyümüştüm, büyük annemin beni görmediği bir ay boyunca, evet, büyümüştüm.
Şaşkın şaşkın etrafına bakan o beş yaşındaki umutsuz kız gitmişti.
Büyümüştüm, Jovana Adrienne Boucher artık on yedi yaşındaydı.
Belki de…
Bir nebze olsun büyümemiştim.
Benliğime bakılacak olunduğunda, olgunluk namına bir şey görülemeyecekti.
Büyük anneme karşı gelebilir miydim?
Ama o, ruhsal anlamda değil, fiziksel anlamda bir büyüme kastetmişti.
Gülümsedim.
“Seni özledim, büyük anne,” diye mırıldandım sessizce. Mavi gözlerim, yaşlı kadının geçmişinden kalma kırışıklarla dolu yumuşak hatlı çehresine perçinlendi. O da gülümsedi, ama sadece dudaklarıyla. Pembe renkli rujla üstün körü bir vaziyette boyanmış dudaklarının üstündeki minik pürüzler, pencerelerden yansıyan gün ışığıyla parlıyorlardı. Dudaklarının kenarları, yanaklarına doğru kıvrıldı. Gülüşün donukluğu, sadece ağız çevresinde belli etmiyordu kendini. Gözlerinde ise durum tam tersiydi, bu gözlerde keder vardı, cefa vardı… Bir an, yaşlı kadın için üzüldüm. İçimi dalga dalga kaplayan merhamet duygusu, tamamıyla ona yönelmişti birdenbire.
“Ben de seni, hayatım.” Bir süre bakışlarımız birbirine kenetli, öylece durduk. Eşini kaybetmişti, gelinini kaybetmişti ve oğlunun eriyişine şahit oluyordu her gün, her saat. Bir insan tüm bunlara katlanabildikten sonra, nasıl olur da hâlâ nefes almaktan hoşnut hâlde olabilirdi? Ben, annemi yitirmiştim ama sadece beş yıl boyunca onunla beraber olabilmiştim. Hatıralarımın puslu bir silsile hâlinde beynimde dolaşıp durduğu düşünülürse, annemi yeterince tanımadığım söylenebilirdi. Hiç tanımadığım bir şeyin yasını tutamazdım elbet.
Büyük annem gülümsemeyi sürdürürken, yavaşça döndü arkasına ve salonda oturduğunu bildiğim babamın yanına gitti. Bense, tüm düşüncelerimle baş başaydım yine. Trabzana yaslandım ve ahşabın soğukluğunun içime bahşettiği ürpertileri duyumsaya çalıştım, yumdum gözlerimi. Bir anlık sessizlik, sükût, sükûnet… Ağaç dallarına tutunan kuşların huzur veren cıvıldamalarını dinledim, on yedi yaşındaki hiçbir genç kızın bundan zevk almayacağını düşünerek acı acı. Kendimi az da olsa doğaya bırakmaktan, şehrin karmaşası arasından sıyrılmaktan ne kadar hoşlandığımı anlatmaya kalkışsam, kelimelerin kifayetsiz kalacağını biliyordum.

***

Cep telefonum, masanın üzerinde titreyerek sağ tarafa doğru kaymaya başladığında, klasik melodisi de yayılmaya başlamıştı hoparlörlerden. Işıyan ekranına baktım, arayan arkadaşlarımdan biri olan Elle’dı. Telefonu açtım ve bir süre konuştuk, ne kadar garip, aramızda sokaklar, evler varken küçücük bir cihaz sayesinde konuşabiliyorduk! Belki ben biraz uzak kalmıştım tüm bu teknolojik gelişmelerden, ama yine de alıştığım söylenemezdi telefon, bilgisayar, televizyon gibi aletlere… Yaşıtlarımın ilgili olduğu her şeyden uzak, uzak oldukları her şeye ilgi gösteren biri olarak, kolaylıkla “tuhaf” olarak nitelendirilebilirdim. Kendim olmak tuhaflıksa, evet, öyleydim.
“Nasılsın?” diye sordu Elle. Ses tonundan sıkıldığını anlayabilmek gayet basitti.
“İyiyim,” dedim. “Peki ya sen?” İyi olduğunu söyledi.
Yalan, yalan, yalan, yalan.
Muhabbetin gerçekler üzerine kurulmadığı varsayılacak olursa, fazla dayanmayacağını da tahmin edebiliyordum. Haklıydım, kısa sürede konu ve telefonlar kapandı, muhtemelen Elle da benden sıkılmıştı. Yeniden yatağıma uzandım ve yumdum gözlerimi, önüme çekilen simsiyah sis perdesiyle baş başa kaldım. Annemin bana “Adrienne…” diye mırıldanmasını anımsamaya çalıştım, sesini, tınısının yumuşaklığını… Zarif elinin, benim elimi kavrayışını yeniden hissetmeye çalıştım kendi tenimin üstünde. Ve daha önce binlerce kez olduğu gibi, başarısız oldum.


*Başka bir karakterimin gözünden yazılmıştır. Karakter Muggle Doğumlu olduğundan dolayı RP'nin içinde cep telefonu gibi ayrıntılara yer verilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Daniel Jacob Black
Karanlık Lord
Daniel Jacob Black


Erkek
Mesaj Sayısı : 982
Kayıt tarihi : 25/07/08
Rp Yaşı : 27
Gerçek İsmi : Berker
Ruh Hali : I r e n a. Hmbl71ki2
Uyarı Yok

Bilgilerim
Rp Puanı:
I r e n a. Imgleft100/100I r e n a. Emptybarbleue  (100/100)
Tarafı: Ölüm Yiyen

I r e n a. Empty
MesajKonu: Geri: I r e n a.   I r e n a. EmptyCuma 11 Haz. 2010, 16:54

100.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
I r e n a.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Expelliarmus Rpg :: Anons :: Sistemler :: Rp Puanlama Odası-
Buraya geçin: