Ormanda yavaş yavaş ilerlerken kalbinin ritimlerinin bozulduğunu hissedebiliyordu Nomia. Şuan Karanlık Orman'da yakalanması bile çok büyük bir suç iken, yapacağı davranış inanılmaz derecede sarsıcıydı. Yapacakları eğer ki öğrenilirse, bir daha Quiddich maçlarını zevkle seyredemiyecek, koridorlarda gizlenip Profesörleri dinleyemeyecekti. Yaptığı bu kadar şeye deyecek miydi? İşte o gerçekten bilinmiyordu.
Karanlık Orman'ın huzursuz sessizliğini, ritmi bozulmuş kalbi ve nereye gideceğine karar verememiş beyninin yönettiği ayakları bozuyordu. Tam o sırada vücutlarının yarısı kıllarla kaplı, dört ayaklı, iğrenç yaratıklar önünden koşarak geçtiler.
"İğrenç melezler !"
Olabildiğince sesini yüksek tutmasına rağmen, biri bile arkasına dönüp bakmadı. Şaşkınlıkla kafasını salladı Nomia. Büyü Dünya'sında iyice işler karışmaya başlamıştı. Karanlık tüm yere hükmetmeye başlarken, nasıl olurda iğrenç melezler ayaklanmazlardı. Ve evet bu gerçekten inanılmazdı.
Şıp... Şıp...Şıp...
Yağmur damlaları ağaçların köklü dallarına yavaş yavaş vurmaya başladı. Kurtulabilen birkaçı ise güzel toprağa kavuşabiliyordu. Yağmur damlaları hafif hafif havanın ürkütücülüğünü, götürürken uzaklardan, belki de gökyüzünden mistik bir alet müzik yapıyordu. Muggle'ların gitar dediği alet... Tellerin titreşimleri, kalbine doğru koşarken Nomia tekrar olacakları düşünmeye başladı. Ne olacaktı? Oraya gittiğinde gerçekten mutlu olacak mıydı? Belki de düşündüğü gibi bir yer değildi orası. Ama denemeye değerdi. Sonunda ölüm olsa bile...
Müzik gitgide yoğunlaşıyordu. Ses daha çok kulağına gelirken, içindeki öldürmeye hazır katil can çekiyordu. Müzik daha çok iyiliğe yönelikti. Masum bir aşk gibi... Sonunda uçurum olan bir aşk gibi... Ruhu zedelenmeye başladı. Katil gitgide zayıflıyordu ve şimdi onu besleyecek herhangi bir unsur etrafta yoktu. Biri bu müziğin içine Crucio lanetini saklamış olabilirdi diye düşündü. Ve birden durdu. Geri mi dönmeliydi yoksa devam mı etmeli?
"Yeter! "
Çığlığı tüm ormanda yankılanırken, yağmura karışmış gözyaşları toprağa yavaş yavaş aktı. Gökyüzü buğulanmıştı. Ve soğuk hızlıca iliklerine hareket ediyordu. Ayaklarını hareket ettirdi. Çünkü şimdi yapabileceği, yapmak zorunda olacağı tek şey devam etmekti. Artık ayakları uzun mesafeyi hızla atlatmak istiyordu. Koşmaya başladı.
Biraz uzakta, bitmez karanlığın içinde bembeyaz ışıkları gördü. Dahada hızlı koşmaya başladı. Hız... Hız...Hız... İçinden bunları tekrarlarken artık aldığı nefes, duman halinde çıkıyordu ağzından. Soğuk yakındaydı. Yağmur damlaları bile yavaş yavaş kristale dönüşüyordu.
"Merlin adına !"
Karşısında yüzden fazla Unicorn'u görünce koşmasını frenledi. Masum yaratıklar kişniyordu. Saçtığı beyaz ışıklar o kadar güzeldi ki, içindeki katil yavaş yavaş son hükmünüde kaybediyordu. Birine bile dokunmak cesaret isterdi. Ne yazık ki onda bulunmayan tek özellikti cesaret. Beyaz ışıklar uzun zamandır karanlığa tuttuğu gözlerini kamaştırmaya başlamıştı. Saçlarını ıslatan soğuk yapmura karşı kin beslerken, beyaz ışık dalgaları adeta onu ısıtıp, kurutmaya başlıyordu. Bu arada müzik çok daha yakından geliyordu. Kendine hakim olamadan Unicornlara doğru bir adım attı. Hayvanlar yerinden kıpırdamadılar bile. Sadece altın sarısı saçlarını birbirlerine sürttüler ve boynuzlarını tokuşturdular. Nomia, onların tenlerinin ne kadar güzel olduğunu tahmin edebiliyordu. Pamuktan yapılmış bir varlığı anımsatıyordu ona.
"Bir adım daha..."
Nedensizce bir adım daha attı. Hayvanlar yine ürkmediler. Sadece gitarın sesine uygun kişnediler. Bu müziğin bir kaynağı olmalıydı diye düşündü Nomia. Tekrar bir adım daha attı. Bir adım daha... Bir adım daha...
"Kahretsin !"
Tüm hayvanlar bir anda geriye çekildi. Hepsini korkuttuğunu düşünerek ellerini kafasına koydu Nomia. Buraya hiç gelmemeliydim. Giderek uzaklaşan beyaz ışıkların arkasından bakarken Nomia, ona doğru gelen mavi ışığı hiç fark etmedi. Ancak bir kişnemeyle farkına vardı. Karşısında diğer Unicornlardan çok daha büyük bir Unicorn duruyordu. Boynuzu daha uzun ve üzerine adeta sim dökülmüş gibi duruyordu. Daha çok ışık saçıyordu ve ışığın rengi mavi beyaz karışımıydı. Çok daha ihtişamlı, çok daha inanılmazdı. Nomia'ya doğru yaklaşırken, o, bu duygulardan daha farklı bir duyguyu daha hissediyordu: Korku ! Belki de diğerlerini kaçırdığı için onu öldürecekti. Fakat hayvanın niyeti farklıydı. Yavaş yavaş, süzüle süzüle gelen Unicorn sarı saçlarını gösterdi. Aslında diğerlerinden çok daha gür ve uzun saçları vardı. Ama Nomia ne demek istediğini anlamamakta ısrar ediyordu.
"Ne anlatıyorsun ? Ne ?" diye bağırdı.
Unicorn sükûnetini bozmadan Nomia'ya doğru ilerledi ve beline hafifçe burnuyla vurdu. Nomia, belinin yanında duran sopayı fark edince, ne demek istediğini anladı. Asa... Onun asası... Nomia'nın asası Unicorn saçından yapılmıştı. Narin, saf, kırılgan fakat güçlü bir asa... Onun saçından yapılmıştı. Karşısında duran hayvanın tüyünden... Başka kimsede bu tüyden asa yoktu. Biliyordu... Kimse, özellikle bu hayvanın tüyünden asayı almamıştı tarihte. Biliyordu... Çünkü Lord onu sırf bu nedenle istiyordu.
Soğuk artık dondurucu olmaya başlıyordu. Nomia bu kadar saf olduğun ancak şimdi farkına varabildi. Ruh emiciler... Ruh Emiciler, geliyordu. Ve onun arkasındanda Lord. Artık çok geçti. Kurtulamayacaktı ama onlarla savaşmak zorundaydı. Asasını yavaşça belinden çıkardı. Güçlü sözcükler ağzından damladı.
"Expecto Patronum !"
Kalkan ortaya çıktığında Ruh Emiciler biraz afallasada, Lord afallamamıştı. Birkaç şey mırıldandı ve Nomia'ya doğru asasını uzattı. Bir anda dünya karardı. Hissettiği tek şey feci bir ağrıydı. Kolunda damarlarına baskı yapan inanılmaz bir ağrı... Kendini ayakta tutamayarak, yere düştü. Başında duran masum yaratığın feryatları dışında, çok ürkünç bir ses duydu Nomia. Tüyler ürpertici bir kahkaha ve aşşağalık bir ses tonu.
"Aramıza hoşgeldin Nomia ! "