Koskoca dükkanda tek başına oturmak bazen hiçte iç açıcı olmuyordu. Öğrenciler okula başlayacakları zaman burası dolup taşardı, ama okul başladığı andan itibaren kimse gelmezdi. Kimin kazana ihtiyacı olurdu ki. Büyücü modasıda pek kazanlarla ilgilenmiyordu açıkcası, aslında bir kez bir cadı, bayağı kokana birşeye benzeyen bir cadı hemde, gelip leopar desenli küçük boy kazan sormuştu. Çok komik gelmişti Wische'ye ama kadın çok ciddi duruyordu, kıyafetleri filanda değişikti, her tarafı leopar deseniydi. Son moda kesimle yapılmış mevsimlik cüppesi , kibar şapkası , eldivenleri, elbisesi, çizmeleri , çantası ... Wische zaten ilk bakışta kadının leopar desenine hayran olduğunu çok kolaylıkla anlayabilirdi. Bariz açıktı bu zaten. Wische kibar olmaya çalışmış kadının yüzüne gülmemiş ama o gittikten sonra kahkaha krizine tutulmuştu. Ama şimdi dükkan bomboştu ve Wiss, o kadını bile görmeyi istiyordu dükkanda, kapıdaki zil iki haftadır bir kez bile çalmamıştı bu moral bozucuydu. Ne diye bir kazan satıcısı olmuştu sanki, aslında daha gençti daha 19'undaydı. Yani meslek değiştirebilecek kadar gençti. İstediği mesleğe geçebilirdi, ah hadi kimi kandırıyordu ki ! Elinden tek gelen kazan dükkanında oturmak olurdu ancak, bundan daha yapabildiği tek birşey varsada şu an hiç hatırlamıyordu. Derin bir iç çekti ve kendini oturduğu sandalyeye iyice bıraktı. Bir et parçasıydı işte, amacı filanda yoktu, öyle oturarak geçecekti hayatı. Suratını buruşturdu. On dakika daha oturmaya karar verdi, on dakika içinde kimse gelmezse eğer bu gün dükkanı kapatacak ve yarına kadar uğramayacaktı bile dükkana, iki dakika geçmişti bile gelen biri gözükmüyordu. Beş dakika olmuştu, yine gelen yoktu. Altı dakika, ah zil çaldı oh yoo olamaz kediymiş. Yedi, sekiz ve derken dokuz... hala gelen yok ve final onuncu dakikada, dükkan on dakika önceki sessizliğe ve boşluğa sahipti. Derin derin içini çekti. Hırsla ayağa kalktı ve dükkandan çıkıp sihirle kapıyı kilitledi.
Harika peki şimdi nereye gidecekti , akşama kadar eve gidemezdi daha kirasını ödememişti ve süpürgeye binip eve camdan girmek hiç hoşuna gitmiyordu, en iyisi Üç Süpürgeye gitmekti, en azından ordan masanın kirasını vermediği için filan kovulmazdı, bunu bilmek biraz olsun iç rahatlatıcıydı. Başka türlü ne yapabilirdi ki zaten. Ya Domuz kafasına gidecekti yada Üç süpürgeye gidecekti, Domuz kafasının o karanlık havasından hoşlanmıyordu. Üç Süpürge ona daha cazip geliyordu. Üç süpürgeye giden sokakta ilerlemeye başladı. İçeri girdiğinde pek kimseyş göremedi, çalışanlar kendi hallerindeydi bir kaç müşteri vardı gidip cam kenarına oturdu.