Göl Kıyısı

Masmavi derinlikler vardır kimi zaman...İnsanın tüm benlğini sarar...En derinden etkiler ve kendine doğru çeker gitgide...Her yeni tanıştığı insanı katar benliğine doğru ve her yeni gün yeni şeyler peşinde oradan oraya damlacıklar savurur...Tıpkı insanlar gibi...Göyüzünde uçan kuşlar gibi...Yeni doğan yavrular gibi...Her yeni günde yeniden başlayan herşey gibi...

Kate okula yeni gelmenin verdiği heyecanla gezinirken kendini göl kenarının huzur verici görüntüsüne bakarken buldu...Kenardaki çam ağaçlarının burnuna çarpan kokusunu derin derin içine çekerken göle doğru yaklaştı ve sessizce bir kayanın üzerine oturdu.Mavi gözleri yine masmavi olan göl ile buluştu.Onu anlatan herşey o göldeydi adeta...Mavilikler...asilikler...sessizlikler ve gevezelikler...
Uzaklardan bir ankanın muhteşem sesi kulaklarında...ve hiç olmadığı kadar huzur dolu içi...Yüzünde anlam veremediği bir gülümseme...
Tam yanında duran papatyayı kopardı ve elinde döndürmeye başladı öylece...

Misafir

Hayat bazen çok acımasızdır.Ama bir o kadar da güzel... Huzur katar bazı şeyler insanın hayatına.İşte o gün Adriana içinde huzur verdi hayat o büyüleriyle.Aslında bu hiç değişilemicek bir büyüydü.Mutluluk...

Adriana'nın haytı o gün hogwarts'a gelmesiyle güzelleşti.Hayat huzur vermeye başladı.Mutluluğa boğmaya başladı.Adriana soğuk sisli bir havada Hogwarts'ın bahçesinde bu mutluluğu arıyordu belkide.Göl keneraına geldiğinde elinde papatya ile oynayan bir kız gördü.Kız göle sanki büyük bir hazine görmüş gibi bakıyordu.Adeta huzurla bakıyordu.Bu manzara karşısında Adriana da huzur buldu.Manzarayı bozmak istemiyordu.Ama yavaşça kıza yaklaştı.Gülümsüyerek;

"Çok güzel değil mi?İnsana mutluluk veriyo.Ben ilk geldiğim gün keşfetmiştim burayı.Seninde keşfetmene sevindim." dedi.Sonra göle yaklaştı.Bağırmaya başladı;

"Balıklar,deniz yaratıkları size yeni arkadaş buldum." Sonra tekrar kıza dönerek;

"Onlar bizi duyar ve hisseder sende konuşsana.Bi de ben Adriana. Sen kimsin?" dedi

Kate öyle dalgın dalgın göle bakıyoydu ki arkasından gelen kızın ayak sesini dahi duymamıştı.Bu yüzden de kız konuşmay başlayınca biraz şaşırmış görünerek gülümsemeye başladı.

"Çok güzel değil mi?İnsana mutluluk veriyo.Ben ilk geldiğim gün keşfetmiştim burayı.Seninde keşfetmene sevindim."

Bu sorusuna sadece başını evet anlamıda sallayarak gülümsemekle yetindi.
Daha sonra kız haykırırcasına göle doğru bağırdı.

"Balıklar,deniz yaratıkları size yeni arkadaş buldum."
Kate dayanamayıp gülmeye başladı.

"Onlar bizi duyar ve hisseder sende konuşsana.Bi de ben Adriana. Sen kimsin?"
dedi karşısında duran kız.

"Ben...Adım...Kate Lilly Weasley...Revanclaw'lıyım....Ve görünüşe göre..."dedi kızın cüppesindeki armayı işaret ederek.."...Sen de Revanclaw'lısın..."dedi gülümsemesini sürdürürken.Karşısındaki kızda kendisi gibi oldukça çılgın bir kişiliğe sahip gibiydi.Kate bunun üzerine göle doğru bağırmaya başladı...

"Denizin en güzel yaratıkları...Ben geldim...Sizinle dost olmaya...Sırlarınızı paylaşmaya..!"dedi ve yeni tanıştığı arkadaşına doğru bakıp gülümsedi...

Misafir

Adriana böyle bağrınca Kate birden gülmeye başladı.Adriana bunun iyiye işaret olduğunu anladı.Gülümsiyerek Kate'e bakmaya devam etti.Ondan hala göldeki yaratıklarla konuşmasını bekliyordu.Kate gülerek konuşmaya başladı;

"Ben...Adım...Kate Lilly Weasley...Revanclaw'lıyım....Ve görünüşe göre..." Adriana'nın cüppesini gösterdi;

"...Sen de Revanclaw'lısın..." sonra göle dündü ve tamda Adriana'nın istediği şeyi yaptı;

"Denizin en güzel yaratıkları...Ben geldim...Sizinle dost olmaya...Sırlarınızı paylaşmaya..!" Adriana buna çok sevindi.O aradığı mutluluğu Kate'de bulduğunu farketti.Onun burda güzel, iyi bir arkadaşı oldu.Adriana Kate'e bakarak;

"Seninle tanıştığıma çok sevindim.Buraya başkasının gelmesi güzel oldu daha doğrusu.Benim deniz arkadaşlarım var ama bir insan olması daha bir hoş." dedi.Tam o anda bir balık gölden yüzeye çıktı.Onlara dönerek bir ses çıkardı ve geri göle daldı.Adriana kocaman bir gülümsemeyle Kate'e baktı;

"Sana söylemiştim değilmi.Merhaba diyorlar bence.Seni sevdiler." sonra Kate'inde heycanlandığını görüp sevindi.

Kate arkadaşına doğru dönmüş gülümserken bir balık gölden yüzeye çıktı ve bir ses çıkararak derin göle tekrar daldı.Kate o kadar mutlu olmuştu ki yüzündeki yayılan ifadeden zaten anlaşılıyordu.

"Sana söylemiştim değilmi.Merhaba diyorlar bence.Seni sevdiler."

Kate iyiden iyiye gölün büyüsüne kapılmış gibiydi.

"Öyleyse onlara katılalım..."dedi yüzündeki muzurluk ifadesiyle...

Ayakkabılarının bağını cözdü.Ve bağlı olan saçını açtı.Üzerindeki cüppeyi bile çıkarmadan göle bir balık edasıyla atladı...Artık oda maviliklerin içindeydi...Bir kaç saniye sonra su altında gözlerini açtı.Görebildiği şeyler inanılmazdı.Birkaç deniz kızı kenarda kıkırdayıp ona selam verdiler...Ve deniz adamları sadece şaşkınlıkla öylece bakındılar...Birkaç dakika sonra su yüzüne çıktı ve konuşmaya başladı...

"Burası büyüleyici...Keşke hep burada yaşayabilsem...Su soğuk ama insanı rahatlatıyor sen de gelsene..!"dedi ve bir sıçrayışta tekrar dalıp yüzmeye başladı...Arasıra da hava almak için yüzeye....

Misafir

Ariana Kate'e bakakaldı.Çünkü biraz önce Kate göle atlamıştı.Adriana'da cüppesini çıkardı.Ayakkabılarını çıkardı.Kocaman bir taşa tırmandı.Kendini gölün mavi sularına bıraktı.Adriana düştüğünde altında bir şey hissetti.Bu bir deniz kızıydı.Kız yavaşça Adriananın altından çekildi.Onu başıyla selamladı.Adriana'da deniz kızına karşılşık verdi.Sonra su yüzeyine çıktı.Kate orda ona bakarak gülümdüyordu.Adriana;

"Gerçekten harikaymış.Bence senle iyi anlaşıcaz.Hem aynı binadayız.Demekki yatakhanelerde ortak." dedi gülümdedi.Tekrar daldı...

Gölün o mavi sularında sanki bir deniz kızıymış ve özgürmüş gibi hissediyordu kendini.Adriana çok mutluydu.Hayatındaki en huzurlu anlardan biriydi.O yosunların eline gelmesi.Balıkların yanında yüzerek geçmesi. o kadar büyüleyicidi ki Adriana bir an Hogwarts'ın gerçek büyüsünün buradan geldiğini düşünmüştü.Yüzerek Kate'in altına gitti ve onu omzuna aldı;

"Seni geri bırakıyımmı yoksa orda rahat mısın?"

Gülerek Kate'i gene o mavi berrak suya bıraktı.Kendide suya daldı.İki deniz adamı yanında geçerken selam verdiler.Adriana'da karşılık verdi.O an hayatının en büyüleyici anıydı.

Justin her zamanki gibi yanlızdı. Hiç kimse nonula arkadaşlık yapmak istemiyordu. Bu yüzden göl kenarına gitmeye karar vermişti. Göl kenarında hiç kimseyi göremeyen Justin o güzel doğa harikasını izledi. Yem yeşil ağaç yaprakları çimenler börtü böcek Justine odasını hatırlatmıştı. Çünkü Justin böcekleri sever ve odasıda yeşildi. Biraz daha gezdikten sonra bazı sesler duymuştu. Bir kaç kişi kendi aralarında konuş ve gölde yüzüyordu. Justin onları gördü ve geri dönmeye karar vermişti. Heyecanlı ve sabırsız bir sesle;

''Belkide benimle arkadaş olurlar.''

dedi ve onların yanına gitmeye karar vermişti. Yürürken gözlerini gölden alamıyordu. O gölün o masmavi suları ve kokusu huzur veriyordu sanki Justin'e.

Kate yüzerken birden altından biri geçerek onu omzuna aldı.Kate kahkaha atmaya başlamıştı.

"Seni geri bırakıyımmı yoksa orda rahat mısın?"

"Hey bırak beni..!"dedi gülerken...ve suya tekrar döndüğünde hızla yüzüp Adriana'ya yetişti.Çevredeki yosunlarla gıdıklanan ayağı olunca gene gülüp su yuttu ve mecburen hava almak için su yüzüne çıktı.Onlara doğru biri geliyordu.
Tekrar dalıp Adriana'ya yüzeye çıkmasını işaret etti.

"Baksana buraya geliyor"dedi Adrianaya ve bağırmaya başladı.

"Hey selam..!Su çok güzel..".dedi gülerek Adrian ona sus dercesine azını kapadı ve suya batırdı gülerek.

Misafir

Adriana suyun altında yüzüyordu.Kate ona yukarı çıkmasını işaret etti.Adriana hemen yukarı çıktı.Bir olan vardı. Kate başta Adriana'a;

"Baksana buraya geliyor" dedi.Sonra çocuğa bağırmaa başladı;

"Hey selam..!Su çok güzel.." Ama Kate lafını tamamlıyamadan Adriana onun kafasına bastırarak suya daldırdı. Gülerek çocuğa baktı;

"Selam. Sen arkadaşıma bakma baya bir deli doludur.Biz seni rahatsız etmiyoruz deyil mi?Bunu istemeyiz çünkü." dedi.Sonra suya daldı.Kate'e sus işareti yaptı.Kate yüzeye çıktı Adriana'da peşinden çıktı.Keta'e kısık sesle;

"Kate saçmalama çocuğu tanımıyorsun bile.Bu günlerde çocuk olsada pek güvenilmez olurlar.Hem cüppersine bak o bir Syltherin'li yani kötü biri.Burda olduğumuzu ve göle girdiğimizi şikayet etmesinimi istiyorusun." diye uyardı.Kate buna biraz bozulmuş gibiydi.Adriana ;

"Hadi ama asma suratını.Hem ben iyiliğimiz için dedim.Eğer çok istiyosan git ve çağır.Ben karışmam.Ama umarım sen haklı çıkarsın." dedi

Benjamin koskocaman ve büyüleyici Hogwarts'ta oğlan kardeşi olan Justin'i aramaktan sıkılmış bir biçimde kendini hemen sıkıldığında gittiği yer olan Göl Kıyısı'na atmıştı. Hava çok güzeldi ve Göl her zamanki güzelliği ile yine onu kendisine çekiyordu. Benjamin kollarını açarak hızla göle doğru koşmaya başladı. Rüzgarın bu şekilde yüzüne vurmasından çok hoşlanıyordu. Ama koşarken önüne daha dikkatli bakmalıydı. Çünkü koştururken yanlışlıkla birine çarpmıştı.

Benjamin kendini hızla toparladı. Çarptığı kişiyi merak ediyordu. Merakla başını yerden kaldırınca çarptığı kişinin ikiz kardeşinin ta kendisi olduğunu fark etti. Gölde yüzmekte olan iki kızla muhabbet ediyordu veya dışardan öyle gözüküyordu. Benjamin hemen üstünü başını düzeltti çünkü gölde iki güzel kız olduğu gerçeği hala vardı. Her zamanki havasını takınarak kardeşine anlamlı bir bakış attı ve

"Merhaba Just. Saatlerdir koca okulda seni aradığımı biliyor muydun? Neyse artık bunun önemi yok. Beni arkadaşlarınla tanıştırmayacağa benziyordun. Veya zaten tanımıyorsun."

dedi. Bunun ardından Kızlara döndü ve

"Merhaba ben Yancy Benjamin Black. Slytherin binasındanım fakat bunun ne önemi var ki önemli olan hepimizin de büyücü veya cadı olduğu gerçeği. Neyse, ben de göle geleceğim. Zaten sıkıldığım zamanlarda geliririm hep. Ama önce sizden izizn alayım. Belki rahatsız olursunuz diye yani."

dedi. Söyleyecekleri bittikten sonra kardeşine döndü ve göz kırptı. Gölde iki güzel kız vardı ve o sap gibi orada dikiliyordu. Hala kızlarla tanışmamış bir havası vardı. Benjamin kardeşinin ne kadar da çekingen olduğunu düşünürken gözü kızlardan birine takıldı. Tam da isteyebileceği bir tipteydi. Özellikle gözleri Ben'in dikkatini çekmişti, garip bir rengi vardı. Benjamin bir an onun gözlerine daldı. Cevabı bu şekilde beklemek en iyisi ve uzur vericisiydi.

Kate suya batıp çıktığında neye uğradığını şaşırmıştı.

"Kate saçmalama çocuğu tanımıyorsun bile.Bu günlerde çocuk olsada pek güvenilmez olurlar.Hem cüppersine bak o bir Syltherin'li yani kötü biri.Burda olduğumuzu ve göle girdiğimizi şikayet etmesinimi istiyorusun."Bunun üzerine Kate biraz bozulmuş gibi yüzünü astı ve Adriana da gülümseyerek konuştu

"Hadi ama asma suratını.Hem ben iyiliğimiz için dedim.Eğer çok istiyosan git ve çağır.Ben karışmam.Ama umarım sen haklı çıkarsın."dedi bunun üzerine Kate gülümseyerek ona

"Pekala...al ozaman..."deyip su sıçrattı gülerek.Tam o sırada ilerde duran çocuğun yanına sarışın olan başka bir çocuk geldi ve onunla muzurca konuşmaya başladı.Arasıra da göle Kate ve Adriana'ya bakıyordu.
Sonra onlara dönüp konuşmaya başladı.

"Merhaba ben Yancy Benjamin Black. Slytherin binasındanım fakat bunun ne önemi var ki önemli olan hepimizin de büyücü veya cadı olduğu gerçeği. Neyse, ben de göle geleceğim. Zaten sıkışdığım zamanlarda geliririm hep. Ama önce sizden izin alayım. Belki rahatsız olursunuz diye yani."

Kate gülümseyerek Ana'ya döndü...

"Gördün mü?Ben haklı çıktım...Bizden birileri gibiler...Kötü değil gibiler...Ama yine de..."dedi ve sonra konuşan çocuğa bağırdı.

"Buraya girmek serbest...Tabi ki gelebilirsin...Ama eğer burda olduğumuzu okula şikayet ederseniz sizi pelteye çevirebilirim bilmiş olun!"dedi gülümseyerek.

"Baksana adın çok uzun sana bundan sonra....Im...şey....Buldum...Ana dicem!"dedi gülümseyerek ve bir su daha sıçrattı.

Misafir

Adriana Kate'in ona taktığı bu adı sevdi. Ama o çocukların gelip onlara katılmalarından pek hoşnut sayılmazdı.Genede bunu bellli etmedi çünkü Kate'i kaybetmek istemiyordu.Sonra nedense çocuklar göle atlayıp onlara doğru yüsünce içlerinden birinin çok yakışıklı olduğunu farketti.Hemen suya daldı.Çünkü utanmıştı.Sonra dayanamıyarak çıktı ve oğlana bakmaya başladı.Kate'e yaklaştı;

"Bu çocuklardan biri çok yakışıklıymış.Nedense haklı çıkman hoşuma gitti." dedi. Gülümsedi ve tekrar suya daldı.Ama artık suyun içindeki güzellikleri görmüyordu.Aklında sadece gördüğü o çocuk vardı.Ana ilk defa bir çocuktan bu kadar etkilenmişti. Oda deli dolu bir çocuğa benziyordu.

Birden yanından birinin geçtiğini hissetti.Ama bu deniz canlısı değildi o çocuktu. Ana hemen su yüzüne çıktı.Kate'e ;

"BU çocuk beni izliyor.Sanada öyle geldi mi? Neyse aslında bu biraz hoşuma gitmedi değil" dedi ve dilini çıkardı.Kate biraz afallamış bir şekilde Ana'a bakıyordu.Ana;

"Ne yani bir Syltherin'den hoşlanamaz mıyım? Bence öyle bakma hem kardeşide fena değilmiş ne dersin." dedi.Göz kıptı.

Yancy kızlardan izni kopardıktan sonra ayakkabılarını ve üzerindeki gereksiz ağırlıkları çıkarıp bir anda kendini göle bırakmıştı. Gölün eşsiz ve huzur verici suyu yüzüne çarpar çarpmaz gözlerini açmıştı Ben. Gölde yaşayan canlılara bakmak hoşuna gidiyordu çünkü. Onarla konuşabilmeyi diliyordu veya onları anlayabilmeyi. Ama Deniz Halkı Dili bilmiyordu. Hatta henüz ne gibi özel yetenekleri olabileceğini de bilmiyordu. Buna bir kez daha üzülerek gölün içinden yüzeye doğru çıktı. Nefesini daha fazla da tutamazdı zaten.

Tertemiz havadan derin bir nefes aldıktan sonra etrafına bakındı. Justin’de suya girmişti. Fakat en önemlisi gözünün kaldığı güzel kız da hala sudaydı. Yancy eline geçen bu fırsatı geri tepmek istemiyordu, kızla daha yakından tanışma fırsatını. Bu yüzden yine temiz havadan derin bir nefes aldı ve göle dip dalış yaptı. Böyle daha hızlı yüzdüğünü düşündüğü için dip dalış yapmıştı. Hem de kız kafasını suya soktuğunda onu daha rahatlıkla görebilirdi.

Yancy kızın yanından geçtiğinde kızın bir anda sudan başını çıkardığını fark etti. Belli ki şaşırmıştı. Bunun ardından Ben’de hemen suyun üstüne çıktı. Nefes alıp verişi normale döndüğünde güzel kızın arkadaşına

"Ne yani bir Syltherin'den hoşlanamaz mıyım? Bence öyle bakma hem kardeşide fena değilmiş ne dersin."

Dediğini duydu. Belli ki Yancy’den hoşlanmıştı. Justin’den hoşlanmış olma olasılığı azdı. Çünkü Benjamin onun yanından geçtikten sonra arkadaşına böyle şeyler demişti. Zaten Justin’in kızlarla ilgilendiği bile yoktu, o kendi kafasına göre yüzüyordu. Yancy onun bu huyundan nefret ediyordu. Bir erkek böyle bir fırsatı tepmemeliydi Ben’e göre. Bu belki de onun biraz çapkın olmasından kaynaklanıyordu ama bu kızlar kaçırılmayacak tiplerdi. Özellikle de Yancy’nin gözünün kaldığı kız. O harikaydı, hele de gözleri. Yancy kardeşine son bir kez baktıktan sonra kızların yanına gitti ve gülümsemeye çalışarak konuşmaya başladı:

“Nasıl gidiyor bakalım? Su harika değil mi? Bir insanın huzuru ve rahatlığı bulabileceği en harika yer bence. Ee neler konuşuyorsunuz bakalım? Acaba ben de katılabilir miyim?”

Biraz yüzsüzlük yaptığını düşünmüyor değildi ama birinin ilk adımı atması gerekirdi ve bu kişinin de Yancy olması en iyi seçenek olurdu. Çünkü kızlar biraz daha çekingen olurdu bu konularda hep. Gerçi Justin’den daha çekingen olamazlardı. O muhabbet etmeye bile çekinirdi ki asılmaya kalkması imkansız gibiydi. Halbuki Benjamin diğer kızı da Justin’e ayarlamayı düşünmüştü ama kız da pek oralı değil gibiydi. Bu yüzden ağzını hiç açmamayı planlıyordu Ben, en azından kız biraz daha Justin’e yakın davranana dek.

Misafir

Ana tam Kate'e;

"Ne yani bir Syltherin'den hoşlanamaz mıyım? Bence öyle bakma hem kardeşide fena değilmiş ne dersin." derken arkalarında o oğlanın oldunu farketti. Biraz utandı ama bunun saçma olduğunu düşünerek hemen kendini toparladı.Oğlan onlara doğru geldi;

“Nasıl gidiyor bakalım? Su harika değil mi? Bir insanın huzuru ve rahatlığı bulabileceği en harika yer bence. Ee neler konuşuyorsunuz bakalım? Acaba ben de katılabilir miyim?”

Ana bunun iyi bir fikir olucağını düşündü. Ama hemen çocuğun üstüne atlamak istemiyordu. Hem kardeşidse ileride kendi halindeydi. Eğer oda yanlarına gelirse belki Ana'nın Ben'den hoşlandığı farkedilmezdi. Ama çocuğun buna pek niyeti yok gibiydi.Ana'da;

"Aslında katılabilirsin.Ama... Kardeşin niye orda tek başına yüzüyo? Bizce oda katılabilir.Değilmi Kate?" diye Kate'e baktı. Ana bu çocuğun Kate ile iyi anlaşıcağını hissetmişti. Ama bunun için tanışmalılardı. Oysaki KAte'inde çocuğunda pek tanışmak istediği söylenemezdi.Ana hiç renk vermeden devam etti;

"Peki senin Syltherin'li olmak dışında bir özelliğin var mı?"

Justin bütün konuşmalardan uzak olayları izliyordu. Okul formasının altından baxterı vardı. Ama yinede suya girmeyi düşünmüyordu. Benjamin aynı şeyleri düşünmüyordu. Kızlarla konuşuyor hemde sanki çoktandır arkadaşlarmış gibiydi. Justin herşeye uzaktan bakıyordu. Benjamin elbiselerini çıkarmış göle girmişti bile. Kardeşi Benjamin onu suya çağrıyordu. Göz işartleriyle. Aynı şekilde Justinde hayır diyordu. Justin kardeşinin ve 2 kızın suda eğlendiklerini gördüğü zaman onunda canı suda yüzmek istemişti. Ama hemen söyleyip girmek istemedi.

''Benjamin ben Hogwarts'a geri gönüyorum. Okulda görüşürüz.''

Dedi ve okulun yolunu tuttu. Aslında Justin onlara yalan söylemiş tam anlamışla onlara essiz bir şaka yapmayı düşünüyordu. Justin ormanda ilerlerken kargaların sesleri kulaklarını sağar edecekti nerdeyse. Justin elbiselerini çıkarttı. sadece üstünde gri baxterı vardı. Eline asasını aldı ve okul formalarınıçağarmayı düşünmüştü. Aslında bunu bir dersini almamıştı. Ama yinede nedemek istiyordu.

''Accio Okul Formaları''

Diğerek kardeşinin ve 2 kızın okul formalarını yanına çağardı ve ''Yakarum Inflamary'' diğerek o okul formalarını gölde yüzenlerin göremeyeceği bir yerde yakan Justin gülmekten karnı ağrıyacaktı. Justin için artık herşey hazırdı. Asasını bacağına bir yolsunla bağladıktan sonra Justin yavaş bir şekilde Suyun altından ilerleyerek Benjamin'nin arkasında belirdi. Benjamin'in omzuna vurarak ona bakmasını sağlayan Justin hemen o an bacağındaki asasını çıkarttı ve ''Aqua Erecto'' dedi. Benjamin aniden duyun altına gömülmüştü.

Misafir

Ana bir anda ne olduğunu şaşırdı.Çünkü Yancy'nin kardeşi ona bir büyü ile su püskürtüyordu.Ana bir süre olanları izledi.Ama Yancy su yüzeyine çıktı. Ana hemen gülerek ;

"Senin büyülerin varsa benimde var.Aquamenti" Ana'nın asasından sular Justin'e doğru püskürdü.Justin geri suyun içine girdi.Böylece Yancy'de gülümsedi. Ana Kate'e dönerek;

"Sen de denesene çok zevkli ya da... Aquamenti" dedi.Kate'de suya girdi. Adriana gülerek

"İyimi sence artık su yüseyinde ikimiz kaldı.Gel hadi uzaklaşalım. Belki sonunda konuşurlar biz olmazsak." Ama Yancy kıpırdamadan Justin'e bakıyordu.Ana hemen;

"Sen kardeşini düşünme.Benim yaptığım büyü çok büyük bir şey değildi.Sadece ufak bir su püskürttüm.Hadi gel!" dedi.Sonra yavaşça Yancy'e yaklaştı.

Yancy, Justin'in su püskürtmesinin ardından neler olduğunu anlayamadan suya dalmıştı. Biraz suyu yutmuştu ama büyültülecek bir şey yoktu. Yancy su yüzeyine çıkınca Ana'nın Justin'e

"Senin büyülerin varsa benim de var.Aquamenti"

diyerek su püskürttüğünü görmüştü. Bu onu çok eğlendirmişti çünkü Justin'e biraz kızmıştı. Kızların önünde kardeşini bu şekilde rezil etmesi hiç de hoş değildi. Ben umutsuzca kızlardan umudu kestiğinde Ana'nın diğer kıza

"Sen de denesene çok zevkli ya da... Aquamenti"

diyerek su püskürttüğünü gördü. Bu uzaktan harika görünüyordu ama aslında hoş bir şey değildi. Benjamin yine her zamanki gibi her şeyde bir sorun bulmuştu. Ancak kardeşine üzülerek bakarken bir anda hoşlandığı kızın kendisine

"İyimi sence artık su yüseyinde ikimiz kaldı.Gel hadi uzaklaşalım. Belki sonunda konuşurlar biz olmazsak."

dediğini duydu. Bir anda donup kaldı. Çünkü kız da Yancy gibi düşünüyordu, Justin ile o kız yakışırlardı birbirlerine. Bunun ardından Yancy kardeşine bakmaya başladı. Onun ne kadar çekingen olduğunu biliyordu. Her şeyi berbat edecekti kesin. Ancak Yancy ona bu yüzden acırken Ana

"Sen kardeşini düşünme.Benim yaptığım büyü çok büyük bir şey değildi.Sadece ufak bir su püskürttüm.Hadi gel!"

demişti. Yancy bunun ardından kıs kıs gülmeye başlamıştı. Çünkü Ana, Ben'in gerçekten kardeşine bir şey olmasından korktuğu için ona baktığını sanmıştı. Aslında Benjamin'in ona bakmasının nedeni bambaşkaydı. Yine de durumu çaktırmadı Ben. Gülümsemeye devam ederken Ana'nin kendisine yavaşça yaklaştığını fark etti. Bu da ne demek oluyordu? Yoksa Ana'da ondan mı hoşlanmıştı? Ya da Yancy'nin kendisinden hoşlandığını fark edip onunla alay etmek için fırsat mı yakalamıştı?

Yancy kafasındaki tüm bu soruları bir kenara bırakıp kendine hakim olamayarak bir anda

"Neden bu kadar çok güzel olmalısınız anlayamıyorum!"

diye bağırmıştı. Bir anda kendini kaybetmesi kötüydü. Ama hemen kendini toplayıp konuşmaya başladı:

"Aa şey pardon. Ben sadece... ben sadece senden çok hoşlandım da. Ama senin benimle alay edip etmeyeceğini kestiremiyorum. Özür dilerim yani şey tamam uzaklaşalım. Hem onlar konuşmuş olur hm de biz. Ben de onların arasının olmasını hayal ediyordum aslında ama neyse hadi gidelim."

Konuşması bittikten sonra Ana'nın elinden tuttu ve Justin ile o kızdan olabildiğince uzaklaşmak üzere yüzmeye başladı. Çok eğleniyordu çünkü yüzerken bir yandan da Ana'nın elini tutuyordu. Böyle bir hayali her zaman vardı Benjamin'in. Sevdiği kız ile el ele tutuşup yüzeceklerdi ve birbirlerine su püskürteceklerdi. Fazla saçma bir hayaldi ama Yancy gibi çapkın biri için gayet normal bir hayaldi.

Misafir

Yancy bir anda gülümsemeye başladı. Ana başta şaşırdı ama sonra oda gülümsedi. Yancy bir anda;

"Neden bu kadar çok güzel olmalısınız anlayamıyorum!" dedi. Ana biraz kızardı. Yancy düzeltmeye çalıştı;

"Aa şey pardon. Ben sadece... ben sadece senden çok hoşlandım da. Ama senin benimle alay edip etmeyeceğini kestiremiyorum. Özür dilerim yani şey tamam uzaklaşalım. Hem onlar konuşmuş olur hm de biz. Ben de onların arasının olmasını hayal ediyordum aslında ama neyse hadi gidelim." Ana bunun iyi bir fikir olduğunu düşünüyordu. Ama galiba Yancy biraz aceleciydi. Çünkü bir anda Ana'nın elinden tutmuş bir biçimde yüzmeye başladı. Ana artık napıcağını bilemiyordu. Kate ve o çocukdan baya uzaklaşmışlardı.Ana bir anda elini çekerek durdu. Yancy noldu der gibi bakmaya başladı.Ana Yancy'e bakarak;

"Ya... Şey.. Aslında sende baya yakışıklısın. Yani... Yani ben demek istiyorumki ilk defa bu kadar birinden etkilendim." Biraz kızarmıştı. Ama cesaretini topladı;

"Sence ben cidden güzel miyim? Yani sana göre. Çünkü galiba.. neyse sence güzel miyim? Yancy'nin yüzüne biraz utanmış bir biçimde bakmaya başladı.

Justin ve Kate'den yeterince uzaklaştıklarında Ana bir anda elini çekmişti. Yancy ne olduğunu anlayamadan Ana'ya ne oldu anlamında bakmaya başladı. Bunun ardından Ana

"Ya... Şey.. Aslında sende baya yakışıklısın. Yani... Yani ben demek istiyorumki ilk defa bu kadar birinden etkilendim."

dedi. Yancy biraz şımarmış gibi hissetti kendini. Tam "Etkilenmen normal çünkü ben gerçekten yakışıklıyım" diyecekken Ana ona fırsat vermeden

"Sence ben cidden güzel miyim? Yani sana göre. Çünkü galiba.. neyse sence güzel miyim?

demişti. Yancy belli belirsiz gülümsedikten sonra "Elbette güzelsin. Ama tabi biraz daha neyse, aslında ben de bir dişleğim ama bunu kafama takmıyorum. Hem zaten önemli olan bu değil. İnsanın içi güzelliği önemlidir ki zaten bence sen hem fiziksel olarak hem de iç güzellik olarak çok güzelsin. Sadece belki biraz daha kilo vermen gerekebilir. Yani benim de biraz dilimi tutmayı öğrenmem gerek."

dedi. Evet kız biraz kiloluydu ama yüzü çok güzeldi. Biraz balık etli olması da göz çıkarmazdı zaten. Hem Yancy'de harika sayılmazdı. Bir Slytherinli'ydi, dişlekti, diline hakim olamıyordu. Bunlar da yeterinde kötü şeylerdi zaten. Ancak ikisi de birbirlerinden hoşlanmışlardı, gersinin şimdilik önemi yoktu.

Misafir

Yancy gülümsiyerek;

"Elbette güzelsin. Ama tabi biraz daha neyse, aslında ben de bir dişleğim ama bunu kafama takmıyorum. Hem zaten önemli olan bu değil. İnsanın içi güzelliği önemlidir ki zaten bence sen hem fiziksel olarak hem de iç güzellik olarak çok güzelsin. Sadece belki biraz daha kilo vermen gerekebilir. Yani benim de biraz dilimi tutmayı öğrenmem gerek." dedi. Ana biraz bozuldu ama bunu çaktırmadı. Yancy'e gülümsedi;

"Bencede o uzun dişlerinin bulunduğu azındaki dilini tutmalısın. Aslında haklısın önemli olan iç güzellik. Bence bende kilolarımla mutlu olmayı bilmeliyim. Aslında çok fazlada bir kilom yok. Ama neyse." Suya daldı. Bir süre o eşsiz deniz manzarasını izliyerek yüzdü. Sonra yüzeye çıktı. Yancy'e döndü;

"Yancy ben galiba senden hoşlandım." dedi ve gene suya daldı. Utanmıştı ama bu utancını suyun dibinde umursamıyordu. Çünkü suyun içi o kadar güzeldiki insana cesaret veriyordu. Sanki her şey bu kadar güzel olabilir diye gösteriyordu. Ana bunu çok isterdi hayatında her şeyin bu kadar güzel olmasını. Bu kadar saf ve bu kadar doğal olmasını. Ama şu anda en çok istediği şey Yancy'ninde ondan hoşlanıyor olmasıydı. Karşıdan gelen bir deniz kızına bakarak;

"Acaba onlarda böyle hissediyorlar mı? Bizim gibi aşık oluyorlar mı? Bizim gibi reddediliyorlar mı?"diye düşündü. Çünkü birazdan nefesi bitip suyun üstüne çıktığında nasıl reddeliceğini düşünerek korkuyordu. Bunu düşünmek bile istemiyordu aslında ama bu bir gerçekti. Ana Yancy'i ondan hoşlandığını söylemişti bir kere bunu geri alamazdı. Aslında o kadarda pişman değildi. Çünkü içinde tutup bunu daha da büyütmektense söyleyip kurtulmak en güzeliydi. Nefesi artık bitiyordu. Suyun yüseyine çıktı. Yancy'e korkarak bakmaya başladı.