Şimdi bir ormandaydı. Sık ve yaşlı ağaçların belki beş yüz yıllık bir meşe tarafından yönetilen eski ve geceye hakim bir ormanda.
Caroline kendini bir nebze korkudan alıkoydu. Ama bedeni hala titriyordu. Divanece etrafta koşuşturup duruyordu. Sonra birden durdu. Suyun toprak üzerinde kayışını , kayaları tokatlayışını duydu.
İçinin hareketlendiğini hissedebiliyordu. Toprağı yararak çıkan filiz gibi içinde bir umut fidanı yeşermişti.
Sesin geldiği yöne hızla koştu Caroline. Yalnızlığının onu terk edeceğine emindi. Kol kola vermiş ağaçların arasından koşarken dengesini kaybetti ve yüz üstü yere yığıldı. Toprağın işkence kokan keskin kokusunu ciğerlerine çekti. Öylece yerde yatıyor , uzaklardan gelen sesleri dinliyordu.
Güneş geceyle buluştuğu ilk andan itibaren saniye saniye tonları değişen büyük bir renk armonisine bakıyordu gözleri. Oysa bunun bir göz yanılması olduğu bilimsel bir gerçekti. Işığın mucizesi gibi…
Saatler ilerledikçe ve o renk armonisi yerini karanlığa bıraktıkça, seslerin daha da netleştiğini duydu. Evrenin sesini iyice dinledi. Caroline'ı fevkalede bir şölene davet ediyordu. Ve coğrafyasını biçimlendiren o gizemli hikayelere…Keşfetmek içeriği çok geniş ve farklı bir kelimeydi onun için. Fark etmek yeterliydi.
Her şeyden çok, biriyle konuşmaya ihtiyacı olduğunu hissediyordu son günlerde.
İçinde hapsettiği gerilimin taşmasını istiyordu.
Çünkü kendi başına ancak tanı koyabiliyordu hislerine.
Birilerinin içe dokunan, güçlü, genizden gelen sesine ihtiyacı vardı en çok.
Önümde sadece karanlık, bir göl görüyordu, yaşamımın tüm acılarının yattığını görüyordu oralarda.
Hayatı karmakarışık ve öylesine düzensiz ki, kendinden nefret ediyordu, delilikle boğuşuyordu çoğu zaman.
Bedenini bitirip yiyen bu yaranın ruhuna da sıçramasını engelleyemiyordu çünkü.Canı çok yanıyordu. Kafasını kaldıramıyordu, ağlamak üzereydi çünkü. yada
çevresinde, göğsüne yaslanıp ağlayabileceğim bir anne
yoktu. Hiç bir zaman da olmamıştı zaten ama ilk kez yokluğu ona bu kadar acı veriyordu. Birkaç saat önce dışarı çıkıp, batmakta olan güneşin aydınlattığı ağacın, kıpırtısız yapraklarına dokundu ve buz gibi havayı çekti içine iri yudumlarla.
Hayallere kapılmama izin verdi kısa bir süre.