Savaş ve Sıkıntı

Jess, erkenden uyanmıştı ve hiç istemediği bir şekilde gözlerini açtığında kendini yine ''evim'' dediği yerde bulmuştu. Okul bitmişti işte kalan 2 ay boyunca da bu tıkılı kaldığı evde geçirecekti.
Zaten odasından dışarıya çıkmamak için elinden gelen herşeyi yapıyordu. Evin içinde sürekli ölümyiyen akrabasını ve ailesini gördükçe midesi bulanıyordu adeta. Hogwarts'tan döndüğünden beri bu duygu daha da artmıştı. Evde herkes vardı ama asıl istediği kişi yoktu yani ablası.
Onu ne kadar da özlemişti... Burada olsa ona destek olurdu. Bu evden biraz uzaklaşmak için dışarı çıkacağı zaman bile sorguya çekiliyordu. Aklına birden geçen günün akşamı olanlar geldi :

Jess eve geldikten sonra çoğu gün olduğu gibi akşam üstüne kadar odasından pek çıkmamıştı. Ama odasında da boş boş oturmuyordu. Bu yaz evde bir kalabalıklaşma olmuştu. Diğer akrabaları, tabii karanlık tarafta olanlar sürekli Malfoy dalardı. Bu da Jess de bastırılamaz bir merak uyandırmıştı. Kapısını hafifçe açıyor ve bir odaya toplanmış olan grubun sesini duymaya çalışıyordu. Birgün yeterince cesaret toplayarak odanın kapısına kulağını yapıştırdı ve dinlemeye başladı :

Evet, Parlayan Gölde yapacağız...
dedi tanıyamadığı bir ses. Fısıltıyla konuşuyorlardı. Teyzesinin olduğunu sandığı ses :

Senin o küçük meraklı ve iyi kalpli kızına güvenmiyorum, Narcissa. Bu evde bulunması uygun değil kaç defa söyleyeceğim...

dedi. Jess şok olmuştu bu kadar da olamazdı artık. Bir an öfkesinden dolayı kapıyı açıp teyzesine uğursuzluk büyüleri göndermeyi bile düşündü. Evet, güvenmemekte haklıydı, ama kimi kimin evinden gönderiyordu? Mrs. Malfoy cevap verememişti. Jess kendine bile itiraf edemediği bir hayal kırıklığıyla kulağını kapıdan çekti. O sırada omzunda bir el hissetti. Aniden arkasına döndü. Amcası ona kaşlarını çatmış bakıyordu :

Napıyorsun, küçük hanım? Artık casusluğa da mı başladın? Kendi soyunu mu satacaksın?

dedi pis bir şekilde. Şimdi kolunu tutmuştu. Jess ona tiksintiyle bakarak kolunu çekti.

Ne yaptığım seni hiç ilgilendirmez. Böyle bir soyu ben seçmedim.

dedi. Koşarak yukarı çıkarken amcasının avazı çıktığı kadar bağırdığını duyuyordu.

Sen küçük ! Ailemizde olmayı haketmiyorsun, yüz karamızsın. Buraya ait değilsin! Narcissa onu Hogwarts'a göndermek en başından beri bir hataydı görünüşe bakılırsa bulanık küçük iğrenç arkadaşları iyice beynini yıkamış!

Jess bunları hatırladıktan sonra birden düşüncelerinden kurtuldu. Evet, en azından bunu anlamalarına sevinmişti buraya ait değildi. Yatağından kalktı ve üstünü değiştirdi.

Biraz sonra evden çıkmak üzere aşağı iniyordu merdivenden; nereye gittiğini sormadan önce konuşmaya başladı :

Biraz hava almaya gidiyorum...

dedi. Böyle deyince fazla karışılmıyordu ama arkadaş kelimesini hiç söylemiyordu. Niyeti Domuz Kafasına gidip orada ablasını beklemekti. Savaşın da başladığını öğrenmişti ve çok endişeliydi. Onu bir kere daha belki de son kez görmek istiyordu.
Bunları düşünürken Domuz kafasına yaklaşmıştı bile. Anlatamadığı bir eksiklik vardı şimdi hayatında. Arkadaşlarını çok özlemişti. Hele en iyi arkadaşı olan Matt'i herkesden çok... Gerçekten çok güzel günlerdi. Bunları hatırlayınca engelleyemediği bir gülümseme yüzüne yayıldı. Sonra kendini toparladı. Belki bir şekilde onu da görebilirdi.

Kırık tahta kapıyı itti, uzun bir gıcırtıdan sonra içeri girdi. Adımını atar atmaz yüzüne iğrenç bir koku çarptı. Arkalara gittikçe koku azalıyordu. Kapıyı görebileceği bir masaya oturdu. Kimse yok sayılırdı. Birkaç siyah pelerinli büyücü dışında tabii.
Sandalyeye oturdu ve pelerinini masanın öbür ucundaki pek sağlam görünmeyen sandalyeye koydu. Şimdi içeriye biri daha girmişti Jess merakla o tarafa baktı.

Liz sabahın ilk ışıklarının pencereden süzüldüğünü farkettiğinde uykulu uykulu gözlerini araladı.eskimiş iğrenç çingene pembesi tonundaki turkuaz çiçekli perdeyi aralayıp gökyüzüne baktı.Evet,sabah olmuştu sonunda!

Yattığı yerden doğruldu ve garip naftalin kokulu odanın yarattığı baş dönmesine dayandı.Buradaki herşeyden nefret ediyordu,tiksindiği bu naftalin ve amonyak kokusundan,perdelerin zevksizliğinden,duvarın cart pembe tonundan ve turkuaz deniz yosununa benzeyen banyo halısından.En çok da şu yattığı gıcırdayan yataktan nefret ediyordu,delik deşik olmuş karyolanın içinden birkaç böcek çıkıyor,gıcırtılar yatakta yatanın uyumasını engelliyordu.

Odadan bir an önce çıkma isteğiyle ayağa kalkıp kıyafetlerine yöneldi.Bu sırada halıya bastığında ürperdi,iğrenç ve kaygan yosunları andıran bu halıda yürümek bile tiksindiriyordu onu,ama onun dışındaki mermer yer can yakıcı soğukluktaydı.

Üzerindeki eskimiş ve sararmış,ketçap ve yağ lekesiyle dolu bol gelen pijamadan(bu rahmetli amcasının pijamalarıydı) kurtulup kıyafetlerini giydi.Bu evde kendisinde hissetmesinin tek yolu kendi kıyafetlerini giymekti.

Ağır ağır gıcırdayan ve sağlam gözükmeyen merdivenlerden inip sola döndü ve mutfağa girdi

Güaydın uyhuju! dedi teyzesi yarım yamalak ağzından çıkan tiz sesiyle.Liz ona garip bir bakış atıp turkuaz sandalyelerden birine oturdu

Bu kajar uyhumanı önhermem güccük hannım!Şonja büyüemejsin! diyerek tezgahın arkasına yöneldi.
Liz teyzesinden de nefret ederdi,o garip muggle teyzesinden.Kadın hayalgücü yoksunuydu,hafif de kafadan çatlaktı.Turkuaz ve çingene pembesine olan sevdası bütn eve yansımıştı,mutfağa da dahil.Mutfak aynı tondaki pembe renge sahip duvarları ve turkuaz sandalyeleriyle tam teyzesine göreydi.İnsanın bu ortamlarda çok kalması baş ağrıtabilirdi ama Liz'in dediği gibi,teyzesi normal bir insan sayılmazdı...

Masanın üzerindeki örümceğe tiksintiyle bakarken yeniden teyzesinin sesini duydu;

Ah ah güjel kujum,bah sana niler yapthım ben!Bunu amjam şoh şeverdi,gerji bilirjin o herjeyi şeverdi.Beni de şeverdi şeni de!Hatırlar mıjın senin yanaklarhını öyle biy sıkaydı ki!Bağırıp çağhırırdın ona!

Teyzemin de konuşmayı sevmesi ne acı... diye düşündü başını ellerinin arasına alıp.O sırada teyzesi kırık bir tabağı önüne koyup taşa dönmüş ömleti önüne fırlattı;

İjde al saa pajtırmalı yumuyta yapthım!Gerçi pastırma çok ujun süyedir dolaptaydı du bakiimm.. Teyzesi tavana doğru bakıp yaklaşık 7 dakika boyunca öyle durdu.Kadının böyle garip huyları da vardı,daldı mı geri dönemezdi...

Üjj yılll! dedi ve bu Liz'in pastırmayı bir daha gözden geçirmesine sebep oldu.3 yıllık pastırma mı?

Üjjj yıl önjeydi sen gelmijtin!O zaman almıştım bu vajoyu!
Evet kadın şimdi de vazoya dönmüştü.Yoksa baştan beri mi vazo hakkında konuşuyordu?

Liz tiksintiyle ayağa kalkıp dolaba yürüdü.Belki kendine "yemeğe benzer"birşey hazırlayabilridi.
Dolabı açıp kafasını soktuunda bu fikirden büsbütün pişman oldu.Dolap ceset ve ayakkokusu karışık birşey kokuyordu!
Bütün iştahı kaçmış olan Liz teyzesine,bu sefer de kapıyı seyreden teyzesine,dönüp;

Ben dışarıda birşey yerim,sağol Mai hala! dedi ve koşarak evden ayrıldı.

Domuzkafasına girdiğinde duyduğu kokuyu içine çekti.
Teyzemin evindeki kokulara karşın ne kadar güzel bir koku! diye mırıldandı.O evde yaşamaktan ölümüne nefret ediyordu.Ölmüş birinin üstünden hiç çıkarmadığı terli pijamaları giymekten,turkuaz ve çingene pembesinin iğrenç tonlarını heryerde görmekten ve teyzesine katlanmaktan...Özellikle de evin ıssız bir tepede olmasından ve kasabaya uzak olmasından şikayetçiydi.Söylenene göre Mai hala evi yıkmaya gelen muggle belediye görevlilerinden zorla almıştı bu evi...
Kadının hiçbirşeyden haberi yoktu!

Ama en nefret ettiği şey aslında orada yaşamak "zorunda" olmasıydı.
Muhtaç küçük bir çocuktan başka birşey değildi ve gidecek hiçbiryeri yoktu.Daha öncelerde James amca ve Mattle kalmayı düşünmüştü ama James amca son günlerde Lizden bayağı şüpheleniyor olmalıydı,özellikle de sırrını bildiği için!
Ona yük olmak istemezdi.

Biraz daha arkalara ilerledi.O sırada yine o tanıdık yüzü gördü.Jessica!
Yanına yaklaşıp bir insanla(her ne kadar Jessden hoşlanmasa da) konuşabilme umuduyla kızın yanına oturdu

Merhaba...Jessica... dedi güçlükle.Hiç alışkanlığı değildi muhattap olmadığı insanlarla konuşmak ama cidden düşünme gücüne sahip olan bir sihirbazla konuşmaya ihtiyacı vardı.

İçeri giren kişi arkalara doğru ilerlemeye başladı. Sonra birden durdu, Jess'in de dikkatini çekmişti ona doğru baktı.
Bu kadarı da olamazdı artık ! Lisa buradaydı. Buraya her geldiğinde onunla karşılaşıyordu.
Büyük ihtimalle hiç yüzüne bakmadan bir masaya oturacaktı ya da küçük tanıdığına dair bir işaret... Jess onu konuşmaya zorunlu bırakmamak için kafasını çevirdi. İsterse gelirdi, kendisinden hoşlanmadığını biliyordu.

Kız, Jess'in yanındaki sandalyeye oturdu ve :

Merhaba...Jessica...

dedi. Jess bir an onun yüzüne baktı hiçbir alay ya da çıkar amacı yoktu. Selam verirken de çekindiği belliydi. Tabii Lisa'nın onun yanına oturması biraz garip bir durumdu. Bu şaşkınlığı birkaç saniyede atlattı ve :

Merhaba Lisa... Nasılsın, pek iyi görünmüyorsun...

dedi. Kendisinin de pek iyi göründüğünü sanmıyordu. Lisa için pek hissetmediği duygular hissetmişti. Aslında şu anda en son görmek istediği bir ölümyiyen ve Slytherinli biriydi ama...

Ne kadar kabul edemese de JEss'in birileriyle konuşması gerekiyordu. Yoksa daha fazla dayanamayacaktı.

Merhaba Lisa... Nasılsın, pek iyi görünmüyorsun...

Olumlu anlamda başını salladı,pek iyi sayılmazdı.O ağır naftalin kokusunun oksijen yerine tüketilmesi her insanı delirtebilrdi.Jessica gibi biriyle konuşuyor olması da zxaten iyi olmadığının göstergesiydi...

Evet...iyi sayılmam.Kafayı sıyırmış muggle teyze sahibi olan kimse iyi değildir...

Jess'e telaşlı bir bakış attı."Bulanık" olduğunu açık etmiş sayılırdı,hatta muggle bir teyzesi olduğunu söylerek bunu resmen söylemişti!Jessica'nın bu detaya takılmamasını diledi.
Bulanık olması övündüğü bir özellik sayılmazdı...

Sen...ımm,sen nasılsın? dedi konuyu değiştirmek için.

Lisa cevap verdi, sakince :

Evet...iyi sayılmam.Kafayı sıyırmış muggle teyze sahibi olan kimse iyi değildir...

dedi. Jessica bir an durdu. Lisa da susmuştu. Muggle teyze mi ? Lisa'nın bulanık olabileceği aklına gelmemişti. Gerçekten çok şaşırdı ama bunu belli etmemeye çalıştı. Büyük ihtimalle ağzından kaçırmıştı ve Jess'in bilmesini istemezdi.
Şimdi Lisa'nın herkesi aşağılayıcı davranışlarının nedeni ortaya çıkıyordu.

Sen...ımm,sen nasılsın?

dedi Lisa. Jess onun rahatsız olmasını istemedi. Hemen konuşmaya başladı :

Ben pek iyi değilim. Artık o evde kalamıyorum. Hele savaş başladıktan sonra...

dedi. Ne de olsa Lisa ağzından kaçırmış olsa bile söylemişti. Jess de dürüst davrandı.

Ben pek iyi değilim. Artık o evde kalamıyorum. Hele savaş başladıktan sonra...

Savaş mı? dedi Liz aniden daha Jess sözünü bile bitiremeden.Bir savaş mı söz konusuydu?
Belki de aile içi bir savaştan bahsediyordu,aileler arası çatışma vesaire vesaire...Ama içinden gelen bir ses olayların daha genel olduğu yönündeydi

Aile içi bir savaş mı yoksa...? Oturduğu yerde dikleşip Jess'i can kulağıyla dinlemeye odaklandı...

Savaş mı?

dedi Lisa şaşkınlıkla. Jess onun bildiğini düşünmüştü. Haberi yoktu anlaşılan, tabii mugglelarla yaşıyorsa eğer daha öğrenmemiş olabilirdi.

Aile içi bir savaş mı yoksa...?

dedi. Anlaşılan emin olmak istiyordu. Jess anlatmaya başladı :

Hayır, değil. Yoldaşlık ve...karanlık taraf arasında. Haberin yoktu sanırım. Zaten ailemle aram hiç iyi olmadı. Bir de... bu savaş çıkınca bütün akrabalar eve toplandı ve benim onlara tahammülüm yok. Yazın sonuna kadar belki böyle idare edilebilirdi ama benim merakım yüzünden...

dedi. ASlında bu iyi olmuştu, en azından bazı şeyler iyice açığa çıkmıştı. Mesela Jessica'nın asla karanlık tarafa yeteneklerini kullanmayacağı gibi. Eskiden JEssica ne kadar söylese de ailesi onu bir karanlık yandaşı gibi görmüşlerdi. Artık sesleri çıkmıyordu.

Jess anlatmaya başladı;

Hayır, değil. Yoldaşlık ve...karanlık taraf arasında. Haberin yoktu sanırım. Zaten ailemle aram hiç iyi olmadı. Bir de... bu savaş çıkınca bütün akrabalar eve toplandı ve benim onlara tahammülüm yok. Yazın sonuna kadar belki böyle idare edilebilirdi ama benim merakım yüzünden...

Liz şaşkınlıkla Jess'e baktı.Yani Ölümyiyenelr ve Zümrüdanka Yoldaşlığı arasında bir savaş çıkmıştı ve kendisinin haberi yoktu?!
K
esinlikle böyle bir durumda büyük olup savaşa katılmayı isterdi.Her zaman karanlık tarafa ilgili olmuştu,zaten ailesi bu yüzden kendisini reddetmişti.Bu yüzden özürlü teyzesiyle kalmak zorundaydı!Hepsi Ölümyiyen olmak içindi.
Herşeyini o yüzden kaybetmişti...Bundan pişan değildi aksine bunu bilmek onun kararını kesin bir şekilde desteklemesine sebep oluyordu.
Belki de ileride,okulu bitirdiğinde Jessica ile karşı taraflarda olacaktı ve maskesinin ardından Jessicaya gülerek bakarken yanlızca biri o kapışmadan sağlam çıkacaktı!

Düşüncelerini kendisine sakladı

Peki ne olacak?Yani...Savaşın sonuyla ilgili bir bilgin var mı?Bitti mi?Yoksa yeni mi başlıyor??Kim kazançlı?? diye sordu heyecanla daha fazla şey öğrenebilme umuduyla

Lisa heyecanla konuşmaya başladı :

Peki ne olacak?Yani...Savaşın sonuyla ilgili bir bilgin var mı?Bitti mi?Yoksa yeni mi başlıyor??Kim kazançlı??

Tam olarak bilmiyorum... Yani yanımda konuşmuyorlar tabii. Ama toplantıda hepsinin keyfi yerindeydi.

dedi somurtarak. Lisa'nın bunu duyduğuna çok sevineceğine emindi. Yüzünü masaya çevirdi. Dayanamadı ve mırıldanmaya başladı :

Umarım kısa bir zaman böyle kalır...

Lisa'nın başka neler soracağını çok merak ediyordu. Çünkü eğer o konuşmazsa kendisi bazı şeyler soracaktı.
Lisa ile taraflarının uyuşmadığı çok açıktı.

Tam olarak bilmiyorum... Yani yanımda konuşmuyorlar tabii. Ama toplantıda hepsinin keyfi yerindeydi
Umarım kısa bir zaman böyle kalır...

Liz Jessica'nın son cümlesini umursamadı.Onun ailesinin keyfinin yerinde olması ölümyiyenlerin iyi durumda olduğunu gösterirdi.Şimdilik bu önemsiz gibi görünebilirdi ama asıl sevinme nedeni James amcasıyla ilgiliydi... Demek ki James amcasının ruh hali de iyiydi,en az Jessicanın ailesi kadar mutlu olmuş olmalıydı...

Sormak istediği bu kadar olduğundan sessizliğe büründü ve düşüncelere daldı...

Göründüğü kadarıyla Lisa'nın sormak istediği birşey yoktu. Onun tarafının daha kazançlı olması haberi onu yeterince memnun etmişti. Bunu daha fazla düşünüp sinirleri bozmak istemedi.

Gerçekten merak ettiği bir soru soracaktı :

Matt la hiç konuştunuz mu? Ya da herhangi birşey ?

dedi. Sonra da gözlerini Lisa'dan kaçırdı. Onların arkadaş olduğunu biliyordu heralde ama Jess emindi Lisa bundan da hoşlanmıyordu.
Tekrar kapıya doğru baktı acaba ablasını görebilecek miydi?

Matt la hiç konuştunuz mu? Ya da herhangi birşey ?

Bu soruyla kafasını kaldırıp Jessica'ya kötü bir bakış attı.Anlaşılan bir Matt sevdalısı sorunu daha vardı.İç çekip omuzlarını düşürdü.Jessica ile Matt dosttu ve daha ilerisi olsa muhtemelen Matt söylerdi.
Söyler miydi?

Evet birkaç kere konuşma fırsatım oldu... diye söze başladı Liz.
O da buralarda amcasıyla kalıyor.James hani geçenlerde araştırdığım adam...Her yaz onunla kalır ve her tatilde.İyiydi,özlediğini söyledi okulu,dersleri,arkadaşlarını...

Arkadaşlarına vurgu yaparken Jessicaya dikkatle baktı.Arkadaşlarından kastı muhtemelen Jessicaydı.Jessicayla Mattin aralarının iyi olduğunu biliyordu ama bunu kıskandığını söyleyemezdi.
Şu ana kadar en azından...

Jess, bir an için kendini Lisa'nın kötü bakışları altında hissetti. Konuşmaya başlamıştı. Jess ona merakla baktı :

Evet birkaç kere konuşma fırsatım oldu...

diyerek konuşmaya başladı Lisa. Jess devamını bekler gibi bakıyordu ona :

O da buralarda amcasıyla kalıyor.James hani geçenlerde araştırdığım adam...Her yaz onunla kalır ve her tatilde.İyiydi,özlediğini söyledi okulu,dersleri,arkadaşlarını...

dedi. Arkadaşları kısmını vurgulamıştı ve Jess'e şüpheyle bakmıştı. Lisa'nın bakışlarından yola çıkarak Jess, arkdaşları kısmında kendinden bahsedildiği sonucunu çıkarmıştı.

Siz eskiden beri çok iyi arkadaşsınız öyle değil mi? Belki kütüphanedeki olayları anlatmıştır sana...

dedi. Konuyu biraz değiştirmek istemişti. Aslında Lisa'nın bu durumla ilgili yorumunu da merak ediyordu.

Siz eskiden beri çok iyi arkadaşsınız öyle değil mi? Belki kütüphanedeki olayları anlatmıştır sana...

Lisa anlamamış gibi Jessicaya baktı. Matt ile okul sonlarına doğru konuşmayı kesmişti,Matt onun diğer binadaki öğrencileri rahatsız etmesinden şikayetçi olduğunu söylemesinden dolayı bir anlaşmazlık çıksa da hala eskisi gibi sıkı dostlardı.Liz Matt'in okul sonlarına doğru garip davrandığını farketmişti elbet,ama Matt bunun hakkında herhengi bir açıklama yapmamıştı.Sadece Uçuş dersi olduğu günlerden birinde yanına gelip "Biliyor musun hortkuluklar lanetlenmiş Roma ordusuymuş!" demişti heyecanla.
Liz ise ona gülmüş ve dalga geçtiğini düşünmüştü.O gün de çocuğun ceza aldığını öğrenmişti,nedenini ise bilmiyordu.
Belki de şimdi cevabı Jessica verebilirdi.
Roma ordusu,ceza,Jessica ve kütüphane...Arada ne gibi bir bağlantı söz konusuydu?

Hayır... dedi Liz merakla. Hayır bana anlatmadı.Lanetli roma ordusu gibi birşeyler geveledi ama... Yine merakla Jessica'ya yaklaştı.

Neden sen anlatmıyorsun??Kütüphanede ne oldu?? Devam etmesi için Jessicaya teşvik edici bir bakış attı.