Sözde Kafa Dinleme...

James keyifle vişne suyunu yudumlarken DJ kafasını çevirdi;

Ginny gitti, bebekle birlikte gitti. Zaten en gerekli olan da buydu. Beni eskisi gibi sevmiyordu, ben de onu eskisi gibi sevmiyordum. Buraya sadece gitmek için gelmişti ve tabi ona can yoldaşı olacak bir bebeğe ihtiyacı vardı. Benden olan bir bebeği büyütmek gibi ilginç bir isteği vardı. Bu kez çekinmeden zihninde hareket ettim.

James kafasını düşünceli düşünceli iki yana salladı. İkisi de çok mutlu görünüyorlardı, James ve Ginny olayları bittikten sonra ikisinin bir araya gelme düşüncesi bile mutlu etmişti James'i. Şimdi ikisinin de aşkı sona ermişti anlaşılan. James bir an Nerissa'yla da aynı şeyin olup olmayacağını düşündü, sonuçta DJ de Ginny ile olacakların bu doğrultuda gidebileceğini düşünemezdi!DJ açıklamalarına devam etti;

Leia benim bayan versiyonum gibi bir şey. Onunla anlaşabiliyorum. Ayrıca o sanki benim düşüncelerimi okuyor. İsteklerime her an karşılık verebiliyor, tabi biraz oyun oynayarak. O harika biri, harika bir dost. Hayatımdaki en büyük zorluğu atlatabilmem için de yanımdaydı. James, neler hissettiğimi bilemezsin ve Leia bana ilaç gibi geldi. Zaten uzun zamandır onunla olmayı istiyordum, onu etkilemeyi, sonsuza kadar ona bağlanmayı. Ancak senin dediklerini bir türlü unutamıyordum. Sana ihanet etmek yapacağım son şey olurdu. Ama Leia'da onayı alınca beklememin saçma olacağını düşündüm.

Nasıl aynın olabilir ki! dedi DJ banyo kapısına ilerlerken.
Benim tanıdığım Leia nasıl 3-4 senede bu kadar karakter değişikliği yaşayabilir? Yani o hep sakar, sevimli, herkesin sevdiği küçük,duygusal ve alıngan kız olmuştu! Sen ise gerektiği yerde nazik davrandığı halde çok kaba davranan birisin! Alınma ama, bazen ailenin asaletinin sana yansımadığı kanısındayım!

Vişne suyundan yine bir yudum aldı. Cidden vişne içiyor gibi bir tadı vardı, bunun markasını almalıydı! DJ kapıyı tıklatıp yeniden baktığında bardağı masaya bırakıp kollarını kavuşturdu;

Bilemiyorum Dj hala yanlış olan birşeyler var gibi... İkinizi asla hayal edemezdim! Hem okulda sen Bonnie ile ilgileniyordun, okulda bırak hoşlanıyor gibi takılmayı arkadaş gibi takıldığınıza bile şahit olmadım Leia'yla!
Ve şu gözümün önündeki imgelerden kurtulamıyorum! O hala benim kardeşim ve bu konudaki katılığımı koruyacağım. Leia'ya el süren olamaz, olduysa bile hepsini bulup iyice bir benzetsem iyi olacak!

Banyodan Aman,harika! diyen Leia'nın sesi duyuldu ama dışarı çıkmadı. James yine burnundan soluyup vişne suyunu içti ve bardağı kızgın bir şekilde masaya koydu. Dik kafalı olmayı kesemiyordu bir türlü...

(Out: Hocam çok zor koşullarda yazdım bu rpyi,anca bu kadar oldu K.b)

Meyve suyunun kutusunu eline alıp baktı ve bardağa biraz daha doldurdu. Bundan iyi vişne votka yapılacağını düşünüyordu. O sırada DJ yine konuşmaya başladı;

Elbette ailemin asaleti bana yansımadı. Asla onlar gibi olamadım. Brian da asla onlar gibi olamadı. Biz daha çok Weasleyler'e yani annemin tarafına benziyorduk.Elimden geldiğince Black olmaya çalıştım işte, James. Hem asil biri olmadığımı ikimiz de çok iyi biliyoruz. Asalet bana göre değil, ben kendim olmayı seviyorum.

James sırıtarak artık rahatsızlığı bariz olan DJ'in gözünün önünde vişne suyunu yudumlamaya devam etti. Asaletin DJ'lik olmadığına zaten emindi. Mesela asalet değil DJ'in hareketleriydi. Leia için güzel şeylerden bahsetmiş olmasına etkilenmişti elbette, ama bunların da göz boyaması olup olmadığına emin olamıyordu. Ne dese olamayacak gibiydi çünkü aralarındaki ilişkiyi odaya basmasa kimbilir ne zaman öğrenecekti!

"Ah tabi kız kardeşine asil birini arıyorsan yolunuzda engel olmayayım. diye devam etti DJ,
Ama o beni seviyor. Ki ben de onu seviyorum. Bence artık sen sorun yaratmayı bir kenara bırak da Leia'ya biraz daha büyümüş gözüyle bakmaya çalış. O beşinci sınıftaki küçük genç kız değil artık. On dokuz yaşında bir kadın. Kendi kararlarını kendisi verebilecek yaşta ve tabi doğruyla yanlışı ayırdedebilecek yaşta. Eminim benim gerçek sevgimi de hissetmiştir."

James göz ucuyla kapıya baktı. Leia'nın içeride birşeyler duyduğuna ve kendini ifade etmek istediğine emindi ama çıkmıyordu. Belki saygısından belki olağan bir kavgaya sebebiyet vermek istemesindendi. James yeniden gözlerini kısıp DJ'e baktı. Başı gıdıklanıyordu, anlatılamaz bir duygu sanki biri uzun ince bir tüyle beynini gıdıklıyor gibiyi. Bunun tek anlamı vardı, DJ zihninde bir seyahate çıkmış olmalıydı. Ama o an umrunda değildi, aslında bu daha iyiydi demek ki ne düşündüklerini söylemesi gerekmeden anlayabiliyordu.

O ne kadar büyürse büyüsün kendisi koruyacak bir abiye ihtiyacı var onun. İster 5.sınıfta bir kız olsun, ister 19 yaşında güzel bir bayan ister 70'inde bir nine! O benim gözümde hep küçük bir kız olarak kalacak,Dj. Ve gözümde onu neden bu kadar büyüttüğümü anlamanı umardım, küçük kız kardeşler farklı olur. Tabi benim senin gibi 4 kızkardeşim yok,sadece 2 tane. Biri benim dikkatsizliğim sebebiyle can verdi, diğerine de bu yüzden birşey olmasını istemem...

James belirgin bir kederle vişne suyunden bir yudum alıp masaya bıraktı. O seherbaz baskınında yanında olmadığı için kendini suçlu hissediyordu. O akşam küçük bir ziyarette bulunmak istemişti hatta bunun için yola bile çıkmıştı. Ama Domuz Kafası'nın davetkar küfürlü melodileri ve havada uçan viski şişeleri daha cezbediciydi. O sıralar zaten ne zaman nerede olduğu bilinmeyen James onlara uğramadığı için darılacaklarını sanmıyordu. Zaten B.Hersek'ten yeni dönmüştü, "ölümyiyen karagahına uğradım" bahanesi kullanılabilecek bir bahaneydi. Ama o akşam olacak küçük seherbaz baskınından haberdar olsaydı...

Kapının açıldığını farkedince kafasını kaldırıp dışarı çıkan Leia'ya baktı. Onun da gözleri kocaman açılmıştı, dudakları titriyordu;

Kelly...öldü mü? dedi üzüntüyle. Ağlıyacak gibi durmuyordu sadece soğuk bir üzüntü vardı yüzünde. Kocaman açmış olduğu gözleri biraz korkutucu görünüyordu bir de...
James başını salladı;

Evet.Seherb..öhöm,hırsızlar. Birkaç sarhoş büyücü evlerini basmış ama Matt hala hayatta. Dean de iyiydi,son gördüğümde. Mungo'lu hemşireden mektup geldi şu muggleların aptal hastalığından ölmüş, zaatüre gibi birşeydi...

Leia yutkunup üzgün olduğunu söyledi. Matt'i ve Dean'i sadece bir kere görmüştü. James yine her zamanki gibi elini sallayıp önemsiz gibi davranmaya devam etti. Dean'in de kendi önemsemediğinden öldüğünü düşünüyordu, ama okula gitmesindeki tek amaç Matt'in üstüne titremekti. Gerçi Jess onunda kötü olduğunu söylemişti, geçen gece de onu Slytherinli bir kızla bir çeşit otla beraber Quidditch sahasında görmüştü. Sanki ilgilenmeye çalıştığı herkes ilgisizliğinden beter hale geliyor gibiydi. James yeniden Dj'e baktı;

Neyse, keder ortamı yeter, bunun yasını uzun zaman önce çektim zaten!
Ayağa kalktı,elinde çok az kalmış vişne suyuyla DJ'in karşısına geçti;

Leia mutluysa, ben de mutluyum. O mutluyken sen de mutluysan, bu iyi birşey! Ama seni uyarıyorum, onun canını yakarsan bir şekilde, baştaki tehditlerimi uygulamanın bir yolunu bulurum,bunun için kendimi feda etmem gerekse bile... Kızgın bir abinin gazabını görmemişsindir hiç!

Vişne suyunu kafaya dikip Dj'e ve Leia'ya son bir kez baktı ve "gözüm üstünüzde" işareti yapıp kapıdan fırladı.

DJ üzgün bir ifadeye kapılarak James'in çıkıp gittiği kapıya bakakaldı. Ablası ölseydi kim bilir neler hissederdi? Michelle değerliydi onun için. Gerçi o çok hırçın bir tipe ve karaktere sahipti. Büyük ihtimalle kendini koruyabilirdi ama ya öyle bir şey olursa, diye de düşünmeden edemiyordu.

"Ablan için üzüldüm, Leia. Umarım çabuk atlatırsın. İnsanın sevdiği birilerini kaybetmesi çok zor bir şeydir çünkü."

Aklına o an annesi geldi. Onu on bir yaşındayken kaybetmişti. Hem de seherbazlar öldürmüştü. Sözde iyi insanlardı seherbazlar. Ama Tom'ın babasının iyi biri olmadığını tahmin edebiliyordu. Çünkü Tom da iyi biri sayılmazdı. Zaten Jacob Black onun babasının canına kıymıştı. Tabi sonra da kendini öldürmek zorunda kalmıştı, Azkaban'a gitmemek için. Yıllar sonra da DJ, Tom'ı öldürmüştü. Tabi amaç intikam deildi. Tom karşısına çıkıp onu Nerissa'nın bebeğinin babası olmakla suçlamıştı ve sinirden onlarca lanet savurmuştu. DJ ise tamamen suçsuz olduğunu düşünerek onu yaralamıştı. Bir de saf gibi St. Mugno'ya taşımıştı. Clemencia onu tedavi etmek üzereyken de aklına geçmişi gelip onu öldürmüştü. Hem de yok yere öldürmüştü. Çünkü Dany'nin babası gerçekten de oydu. Evet, DJ cidden bir katildi. Keyfiye birini öldürmüş sayılıyordu.

"Ee, ne yapacağız? Domuz afası'na mı dönüyorsun? Yoksa kalıp benimle mi takılıyorsun. Film seyredebiliriz, gezebiliriz, miskinlik yapabiliriz. Sen yeter ki üzülme, ablanla konuşmak istersen de onu diriltebiliriz. Yani tabi kanlı canlı değil ama hayalet olarak da değil. Konuşabilir ve birbirinize dokunabilirsiniz, yani sarılabilirsiniz. Bende bir diriltme taşı var."

Bunu ilk kez Leia ile paylaşmıştı. Ginny ile bile paylaşma gereği duymamıştı. Pişman da değildi doğrusu. Taşa Leia'nın ihtiyacı olabileceğini düşündü. Ama Leia normalde yeterince umursamaz biriydi. Belki bunu da umursamayabilirdi. Ama bilemiyordu, yargılı da olmak istemiyordu.

DJ kahkaha atarken Leia'ya sarılarak karşılık verdi ve kahkahasını önleyebildikten sonra

"O halde film izleyebiliriz. Güzel filmlerim var. Ama sinemaya da gidebiliriz. Muggleların arasında en az göze batacak cadı ve büyücüler bizizdir herhalde. Kot pantolon ve tişörtle pek dikkat çekeceğimizi sanmıyorum. Ne dersin? Çok güzel bir romantik film gelmiş. Tabi heyecanlı da! Vampirler falan. Adını unuttum, bilmiyorum."

dedi. Leia'dan ayrıldı ve filmin adını hatırlamaya çalıştı. Ancak cidden unutmuştu. Oyunculardan birini Matt'e çok benzetmişti. Hatta durup filme bakma sebebi de sırf buydu. Tabi sadece benzerlikti. DJ'in hayal dünyasının geniş olması da etkili olmuştu tabi. Belli belirsiz güldü ve Leia'dan cevap beklerken giyinmenin iyi olacağını düşündü. Ouu! Saatlerdir James'le konuşurken boxerı ile duruyordu! Gerçi onu hiç böyle görmemiş değildi ki hatta daha kötü halde de görmüş olma ihtimali vardı. Ama kız kardeşinin yanında böyle görmesi, katlanılmaz bir avı olmalıydı. Çünkü James'i Alexis'in veya başka bir kardeşinin yanında böyle yakalasaydı delirirdi herhalde.

Hızlı bir biçimde yeni bir kot giydi. Üstüne de sade siyah renkte ama yine yazılı olan bir tişört giyd. Üzerinde bu kez de 'Who Are You? WHO WHO WHO?' yazıyordu. Doğrusu neden bu kadar çok 'Who' gerçtiğini anlayamamıştı DJ. Büyük ihtimalle bir şarkıdan falan alıntıydı. Tişörtünü giydikten sonra o çok sevdiği ve insanları büyüleyen parfümünü sıktı.

"Aslında bıcı bıcı yapmam gerekiyordu ama bununla idare edeceğiz artık. Vakit kaybı çünkü."

Aynada kendine uzunca batıktan sonra saçlarını öylesine bir karıştırdı. Taramak gibi bir eylem DJ için geçerli olamazdı. Zaten bu saçlarının her halinden de belliydi. Hep dağınık olurdu saçları. Arada sırada büyüyle de şekil verirdi ama taramazdı. Veya sık sık sprey veya jöle sürmezdi.

"O halde film izleyebiliriz. Güzel filmlerim var. Ama sinemaya da gidebiliriz. Muggleların arasında en az göze batacak cadı ve büyücüler bizizdir herhalde. Kot pantolon ve tişörtle pek dikkat çekeceğimizi sanmıyorum. Ne dersin? Çok güzel bir romantik film gelmiş. Tabi heyecanlı da! Vampirler falan. Adını unuttum, bilmiyorum."

Leia onayladığını belirtmek için kafa salladı. Gerçi muggle filmleriyle pek arası yoktu, çoğu bunaltıcı, sıkıcı ve kendi gerçeklerini görmezden geliciydi. "Bunlar gerçek olamaz!" deyip duruyordu filmdekiler, bal gibi de gerçekti! Kendi dünyasında öyleydi en azından... Yine de fantastik filmlere bayılıyordu. Hele Dracula'ya bayılmıştı. Stronglara uzaktan akraba olan yaşlı bir amcaya çok benzetiyordu onu.

DJ hazırlanırken tişörtlerin tıkılı olduğu çekmeceye yaklaştı ve herhangi bir tişört çekip çıkardı. Yine siyah renkteydi, üstünde de kırmızı renkte büyük punto "Whoooaaa!" yazıyordu. Düşmeden önce çıkarılan bir sesti bu whooaa! Leia kıs kıs gülüp tişörtü elinde salladı.

Tişörtlerinden birini ödün çaldım! Tişörtleri beğendiğimi söylerken şaka yapmıyordum! Blüzüm de sende kalsın, sonra karşılıklı takas ederiz!

Yeniden gülüp blüzü çıkardı ve yerine tişörtü giydi. Biraz bol gelmişti doğal olarak ama Leia aldırış etmedi. Hep bol şeyler isterdi ama çevresindekiler " Güzel bir vücudun var,üstüne oturan şeyler giysene! " diye azarlardı kendini. Böyle bol giyinmek daha özgür takıldığı hissi veriyordu. Bileğine takılı bir lastik tokayla saçını tepeden at kuyruğu yaptı. Artık resmen umursamaz bir muggle görünüşüne sahipti!
Ayna karşısındaki DJ'in yanına geçip kendine baktı. Sonra Dj'i yanağından öpüp parfümünü kokladı;

Hımmm,güzel parfüm...Nedense gözümün önünde çikolatalı sufle canlandı! dedi gülümseyip. DJ'e onu yiyecek gibi bir bakış atıp sırıttı.

DJ korkmuş gibi yaparak

"Bana böyle bakınca sanki beni yiyecekmişsin gibi hissediyorum. Her neyse, çocukça bir fikir işte!"

dedi ve gülümsedi. O da Leia'nın yanağına bir öpücük kondurdu ve

"Tişörtlerimden istediğini giyebilirsin. Sormana bile gerek yok."

diyip askıda bulunan bir ceketine doğru yürüdü. Hala muggle hesaplarını unutmamış olmalıydı. Keşke Oliver tekrardan anlatırken daha iyi dinleseydi! Çünkü o kerata cidden iyi biliyordu muggleların matematiğini. Ancak umursamadı. Pek de zor sayılmazdı çünkü. Hem kaybedecek bir şeyi yoktu ki! İstediğinden de çok parası vardı. Harca harca bitmez tanımı buna uyuyor olmalıydı.

"Muggle paralarımı alayım da çıkalım."

Ceketin cebinden br miktar para çıkardı. Bu onlara yeterdi.

"Sinemada patlamış mısır yemek harika oluyor. Eh tabi bir de içecek, onların yanında kaymak birası içemeyiz. Sonra çıkışta ymek yeriz. Muggleların tavuğunu seviyorum. Yanılmıyorsam KFC diye bir yer vardı. Orası bence en harikası. Neyse, filmin saati gelene kadar da dolaşırız ve alış-veriş yaparız. Doğrusu ilginç mağazaları var. Kitap ve dergi bakmayı seviyorum. umarım sen de hoşlanırsın."

Gülümsedi ve parayı büyüyle büyüttüğü pantolon cebine koydu. Artık gidebilirlerdi çünkü ikisi de hazırlardı. Ancak oraya cisimlenecekler miydi? Bu olamazdı. Süpürgeyle güvenli bir yere iniş yapabilirlerdi. Ama bu da görülme tehlikesi ile doluydu.

"Sihirli arabamla uçmaya ne dersin, Leia? Harika olacak. Haydi gidelim."

Kaıyı açtı ve önce Leia'ya yol vererek geçmesine izin verdi. Sonra da kendisi çıtkı. Harika bir gün olacaktı.