7.Masa

Kate günün ilk ışıklarıyla yataktan kalktı..Her zaman sabah erkenden kalkar sprounu yapar ve düzgün bir kahvaltıan sonra odasını toparlardı.Güneş hoş bir edayla gülüsyordu o sabah...çünkü Kate'nin okulunun açılış balosu vardı o gün...Kate sprunu yapıp kahvaltısını yapıp,duşunu alınca da neredeyse öğlen olmuştu.Odası sade ve temizdi.Her taraf beyaz orkidelerle kaplıydı.En sevdiği çiçekti beyaz orkideler...Bir kenarda horultuyla hala uyumakta olan kedisi Screet'in horultuları odayı dolduruyordu.Odanın duvarları dağil heryer bembeyazdı.En sevdiği renk...Dolabının kapısını araları.Birsürü kıyafet vardı.Orada...Renk renk çeşit çeşit...Bütün parasını kıyafete yatırıyordu...Bunu için kızan kuzenleri,annsi babasını hiç dinlemiyordu....Ama bu onun hobii gibiydi....Sıkıldığında ya spor ya da alışveriş yapardı.Dolabndan beyaz bir elbise çıkardı.Aynada üzerine tuttu.Bunu daha önce hiç giymemişti.Daha giymediği birçok elbisesi gibi....Genelde elbiseleri alır ancak kot pantolon dışında birşey giymezdi...Etekle rahat edemiyordu Kate...Beyaz elbisesini üzerine geçirdi...Saçlarını dağınık olarak topladı.Taıkılarını da takınca aşağıya inemk için merdivenlerden koştu.Karşısına çıkan Fred kahkahayla gülüyordu.

"Hey...Ne var...Yoksa bir şey mi unuttum..Bu elbise olmadı değil mi?Biliyordum..Zaten elbise giymeyi sevmiyorum...Aslına bakarsan..."

"Sakin ol saniyede kaç kelime atıyorsun sen?Ayakkabılarını giymemişsin..."dedi sözünü keserek Fred aynı zmanda dalgacı bir edası vardı.

"Sen kendine bak daha giyinmemişsin bile...anca tıkın sen mutfakta böö..."dedi ve ona dil çıkartıp kahka attıktan sonra yukarıya tekrar çıktı.

Dolaptan çıkardığı beyaz ayakkabıları da giydikten sonra asasıyla okul yakınlarındaki biryere cisimlenip yürümeye başladı.Etraftan mutlu kahakalar,tatlı ses tonları geliyordu.Acaba Ana daha gelmiş miydi?Göl Kenarına vardığında çevreye göz gezdirdi.Ana da henüz gelmemiş görünüyordu.Ne Yancy ne de Justen vardı...Kenardaki boş bir masaya oturdu.Ve etrafına
bakınmaya başladı.

Misafir

Ana o gün çok heycanlıydı. Çünkü okulunun balosu vardı. Okulu bu balodan sonra açılıcaktı. Günün ilk ışıklarıyla yataktan fırladı. Koşarak aşağıya indi. Ablası Eva'ı uyandırdı. Kahvaltısını ettikten sonra dışarı çıktı. Çünkü daha elbisesini bile almamıştı. Ana'nın dağnık olmak kadar bir özelliğide üşengeçliğiydi. Üşendiği için her şeyi son ana bırakırdı. Mağzaları gezdi. Vitrinelre baktı. Hiç bir elbiseyi beyenmiyordu. Bütün elbiseler ona sanki çok sıradan geliyordu. Çünkü baloya Yancy'de gelcekti ve çok güzel görünmeliydi. Çünkü o göldeki maceradan sonra Yancy onu kur olarak ilk defa görücekti. Bunun harika olmasın istiyordu. Ama tam anlamıyla harika olan bir elbise bulamıyordu.

Saatler geçmişti. Ana'nın artık ayakta durucak hali yoktu. Zaten çoktan öğleden sonra olmuştu. Hava neredeyse kararıyordu. Ama o daha elbisesinin almamıştı bile. Sonunda bir mağzaya girdi. Etrafa baktı. Bir kızın elinde mavi bir elbise gördü. Bu belkide onun için hayatında gördüğü en güzel elbiseydi. Koşaak kızın yanına gitti. Ona elbiseyi enrden aldığını sordu. Ama kız bunun son kalan olduğunu söyleyince Ana çok üzülüdü. Hemen elbiseye yağıştı;

"Elbiseyi bana ver. Hemen!" dedi. Kız ne olduğunu şaşırdı. Ana durumu anlattı. Sevdiği olan ile buluşucaktı ve daha bir elbisesi yoktu bu elbise olmadan gidemezdi. Kız başlarda hayır desede Ana onu ikna etti. Sonun yeni elbisesi ve Bir çift mavi topuklu ayakkabı alarak mağzadan ayrıldı. Aceleyle eve gitti baloya geçkalmıştı bile. Hemen üzerini giyindi. Ayaykkabılarını giydi. Koşarak evden çıktı. Balonun olduğu Hogwarts'a cisimlendi. Göl kenarına geldiğinde balo çoktan başlamıştı. Az ileride ablasını ve bir grup arkadaşını gördü. Ron abide ordaydı ama kendi gibi kızıl saçlı başka bir kıza sarılıyordu. Başka bir masada diğer ablası Clem Felix abiyle oturuyordu. Felix abi çok kızgın görünüyordu ve boyna öbür masaya bakıyordu. İleriki masada sonunda Kate'i gördü. Koşarak onun yanına gitti. Yanıdnaki sandalyeye kendini bıraktı. Korkan gözlerle Kate bakıp;

"Selam, Yancy geldi mi?" diye sordu.

Kate sessizce etrafına bakınırken,kendisi gibi etrafa bakınan arkadaşı Ana'yı gördü.Ana hızlı adımlarla yanına yaklaşıyordu.Kate gülümseyerek ona karşılık verdi.

"Hoşgeldin...A..Yancy mi?Ben görmedim...Gelmemiştir heralde..."dedi ona gülümseyerek.

"Vay..ne kadar da süslenmişsin sen öyle...Yancy için değil mi?Çok güzel olmuşsun..."dedi oturduğu yerden muzurca...

Arkadaşı gerçekten de çok güzel olmuştu.Oturduğu yerde kendini toparladı ve biraz olsun narin bir kızmış gibi oturmaya çalıştı.Ama ne yaparsa yapsın rahatlıktan vazgeçemiyordu.Önündeki vişneli turtadan bir parça aldı ve ağzına attı.Bir yandan da üzerindeki elbiseye dökmemek için çaba harcıyordu.Ki beyaz elbiseye bir vişne lekesi hiçde hoş durmazdı doğrusu....

Benjamin her zamanki gibi erkenden kalkmış ve üstünü giyinmişti. Çünkü güne erken başlamanın en iyisi olduğunu düşünüyordu. Ayrıca bugün balo vardı ve Hogwarts'ın açılışını kutlayacaklardı. Ben'in aklındaki tek şey balonun güzel geçmesiydi, ancak yeni tanıştığı arkadaşlarıyla ve hoşlandığı kız Adriana ile. Bu yüzden hemen giyeceklerini çıkardı ve giymeye hazır bir hale gelene kadar ütüledi. Benjamin ütü yapmayı biliyordu çünkü şartlar öğrenmesini gerektirmişti.

Ben kıyafetini ütüledikten sonra bir askıya astı ve dolabına koydu. Hemen ardından aynanın karşısına geçti ve kendine bir süre baktıktan sonra hemen diş fırçasını ald ve fazla uzun olan dişlerini fırçladı. Dişleri bembeyazdı fakat biraz fazla uzunlardı. Bu Ben'i üzmüyordu ama bazıları dalga geçince morali bozuluyordu. Benjamin somurtan yüzüne sinirle bakıp gülümsemeye çalıştı ve hemen ardıdan raftan saç spreyini aldı. İyice salladı ve saçlarına şekil vermek üzere sıktı. Bugün saçlarını siyaha boyayacaktı. Belki ilginç olur diye düşünüyordu. Çünkü farklılık her zaman ilgniç bulunurdu.

Yancy salarını saçlarını büyü ile boadıktan sonra üstüne kıyafetini geçirdi ve balo saati gelene kadar bahçede dolanmaya karar verdi. Justin hazırlanınca belki yanına gelirdi. Bu yüzden bahçeden uzaklaşmayacaktı. Benjamin koşar adımlarla bahçeye çıktıktan sonra her zaman oturduğu sandalyesine oturdu yine. Mutlu bir şekilde çiçekleri incelerken başında bir şeyin tiz ve hızlı bir şekilde bir şeyler gevelediğini duydu. Kafasını kaldırdığında başının üstünde bir cin perisinin dolandığını gördü. Benjamin okul dışında büyü yapamazdı. Bu yüzden sandalyenin yanında duran küreği aldı ve cin perisine hızla vurdu. Cin perisi Yancy'den olabildiğince uzağa fırlamıştı. Bu da Ben'i mutlu etmişti.

Benjamin bu kadar heyecanın yeterli olduğunu düşünürken saate baktığında balo saatine az kaldığını fark etti. Bu yüzden Justin'i de çağırdı ve süpürgelerine atlayıp birlikte Hogwarts'a gittiler. Neyse ki kaldıkları yer Hogwarts'a uzak değildi de çabuk varmışlardı. Benjain Göl kıyısına geldiklerinde az ilerde Kate'i ve Adriana'yı gördü. Bu da onun muzipçe gülümsemesine neden oldu. Hemen Justin'i de kolundan çekerek onların yanına ilerledi ve yanlarına geldiklerinde

"Merhaba hanımlar, acaba biz de katılabilir miyiz?"

dedi. Yine fazla nazik davranmıştı ama kızların nazik erkeklerden hoşlandıklarını da biliyordu. Kate'in hoşlanıp hoşlanmayacağını bilmiyordu ama Adriana'nn hoşlandığı kesindi. Çünkü daha önce de kibar olduğunda hoşlanmıştı. Zaten Adriana da en az Yancy kadar büyülenmiş gibiydi. Hele de siyah saçları görünce şaşırmış olmalıydı.

Misafir

Ana Kate'e bakıp;

"Sizde çok güzelsiniz yani hanfendi. Bunun bir sebebi var mı?" dedi ve göz kırptı. Kate'le muhabbet etmeye başladılar. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyolardı. Ama Ana'nın gözü durmadan kapıcaydı. Yancy'i bekliyordu. Dayanamadı;

"Ya.. Sence gelmicek mi? Nerde kaldı bu." dedi. Sonra umudunu keserek Kate'e döndü. Kapıya bir daha bakmadı. Bu gece ona göre çok sıkıcı geçiceni düşünüyordu. Yancy yoktu. Tanıdığı pek kimse yoktu. Bir tek Kate vardı. Bütün gece muhabbet ediceklerdi anlaşılan. Bütün umutları sönmüştü artık. Hatta belki erken ayrılırım diye düşünmekteydi. Ama tam bunları düşünürken arkadan bir ses geldi;

"Merhaba hanımlar, acaba biz de katılabilir miyiz?" Ana sesi tanımadı. Bu yüzden hemen;

"Kusura bakma otura..." dicekken Yancy olduğunu farketti. Biraz utandı ama çaktırmadan;

"Şey... Ben özür dilerim seni tanımadım. Otursanıza." dedi ve gülümsiyerek Yancy'e baktı. İçinde bir anda kuşlar uçmaya başladı. Bu gece bir anda çok güzel gelmeye başlamıştı. Ama birden Yancy'nin saçlarının siyah olduğunu farketti;

"Saçların... çok güzel olmuş." dedi ve gülümsiyerek devam etti "Değişmişsin. Yakışmış. " dedi

Misafir

Sabahın buruk ışıkları ince beyaz perdeden sakince içeriye süzülüyordu.Bella Elleriyle gözlerini kırpıştırdı. Her zamanki gibi güneş onu uyandırmıştı. Başını camına doğru çevirdi. Ellerini Beyaz kumaş perdelerin üzerinde yavaşça gezdirdi. Perdeler yumuşacıktı. Önüne dönerek yatağından kalktı. Bugün unutmaması gereken bir gündü. Okulun Balosu vardı. Ayaklarını mermere değdirdi. Mermerin soğukluğu ayaklarından içine girmişti sanki... Yavaşça yatağından kalktı. Yatak gıcırdamıştı. Bella hayretle yatağa baktı. Bu yatak hiç gıcırdamazdı. Aşağıdan annesinin sesi duyuldu.

Bella Uyandın mı?

Bella odasından çıkarak merdivenlere yaklaştı.

Evet anne uyandım. Bu arada bu yatak gıcırdamaya başlamış. Bi ara bir şeyler yap.

Dedi ve odasına geri döndü. Hogwarts onun için bir hayal gibiydi ve bugün balosu vardı. Çok güzel olmalıyım... Diye geçirerek dolabının kapağını açtı. Parmaklarını Dolaptaki giğsilerin üzerinde uzun süre gezdirdikten sonra Kolları fırfırlı üstünde desenler olan elbisesini askısıyla çıkardı. Bu onun çok sevdiği bir giğsiydi ve ilk defa gyecekti. Elbise yavaşça yatağının üzerine attı. Çekmeceleri karıştırarak taytlarına aramaya başladı. Bulmuştu. Mor olan 3. çekmecedeydi. Onuda yavaşça yatağının üzerine attı ve koşarak tuvalete girdi. Önce yüzünü yakayacaktı. Tuvalette işini bitirince annesinin sesini duydu.

Bella Kahvaltı hazır hadi gel.

Bella bir yandan merdivenlerden inerek annesine yanıy verdi.

Tamam geliyorum.

Bella aşağıya indiğinde masada herşeyin hazır olduğunu farketti. Küçük kardeşi Hanna masada oturmuş koca bir poğaçayı kemiriyordu. Bella kardeşinin yanağına küçük bir öpücük kondurarak masadaki yerine geçti. Kahvaltısını bitirdiğinde saatin epeyce ilerlemiş olduğunu farketti. Koşarak merdivenlerden çıktı. Pijamalarını üstünden çıkrarak giyeceklerini giğdi. Ayağına siyah conversLerini giyerek takı kutusunu açtı. Bileğine renkli deri bileklikleri takarak Tuvalete girdi. Saçları vahşet bir şekildeydi. Saçlarını özenle taradıktan sonra saçının arka taraflarını Kabarttı ve saçının ucuna bir toka taktı. Tuvaletten çıkrak hızlıca aşağıya indi. Çok geç kalmıştı. Kardeşini ve annesini öperek hemen balonun yapılacağı göle cisimlendi. Resmen herkes oradaydı. Bella kalabalıkta yavaşça gözlerini gezdirdi. Tanıdığı kimse yoktu. İlerde bir masaa bir kaç kız ve bir çocuk oturuyordu. Masaya doğru ilerledi. 4 sandalye boştu. Bu sandalyelerden birine oturdu ve çalan müziği dinlemeye başladı.

Kate ile Ana muhabbet etmeye dalmışken sonunda Ana'nın dörtgözle beklediği Ben kardeşiyle yanlarına doğru yaklaştı.Ve konuşmaya başladı.

"Merhaba hanımlar, acaba biz de katılabilir miyiz?"
Kate göz ucuyla Ana'ya bakmıştı gözlerinin içinin güldüğü bu kada anlaşılabilirdi yani...

"Şey... Ben özür dilerim seni tanımadım. Otursanıza."dedi tanımamazlık edasıyla.Kate gülmemek için kendini zor tutuyordu.Orada durup onları izlemek oldukça komk bir görünümdü.

Saçların... çok güzel olmuş.Değişmişsin. Yakışmış"

"Bence bu hali daha iyi Ben...Bana kalırsa hep siyah kalsın..."dedi Kate de la arasında bir yandan da Ana'ya bakıp bakıp gülüyordu.Justen ise sessiz bir şekilde olanları dinliyordu.Yanlarına bir kız öğrenci daha geldi ve Kate hemen güler yüzünü takılarak ona dönerek konuşmaya başladı.

"Hey!Selam...Sana kendimizi tanıtim...Ben Kate,Ana,Ben ve o da Justen,Ya sen kimsin?Hangi binadasın?Baksana üzerindeki elbise çok hoş olmuş..."dedi birden yine hızlı hızlı konuşarak.

Aklına yine Fred'in o lafı geldi...Saatte keç kelime atıyorsun sen...Kendi kendine gülümsemeye başladı.

Yancy, Adriana'dan hoş bir cevap beklerken Ana

"Kusura bakma otura..."

dedi. Ama sonra hata yaptığını anlayıp

"Şey... Ben özür dilerim seni tanımadım. Otursanıza."

diyerek onları masalarına davet etti Bunun ardından Yancy hemen Ana'nın yanında bir yer buldu kendine. Adriana, Ben'in saçlarının siyah olduğunu fark etmiş olmalıydı ki bir anda

"Saçların... çok güzel olmuş.Değişmişsin. Yakışmış"

dedi. Benjamin tam cevap verecekken Kate de

"Bence bu hali daha iyi Ben...Bana kalırsa hep siyah kalsın..."

dedi. Ben bunun ardından hoşnut bir şekilde gülümsedi ve

"Teşekkür ederim Ana ve tabi ki sana da çok teşekkür ederim Kate. Uzun bir süre böyle kalacak zaten. Umarım hep beğenirsiniz."

dedi. Sonra yanların başka bir kızın geldiğini fark etti. Ben bu kızı tanıyordu, kuzenleri Bella idi bu kız. Ben tam ona selam verecekken Kate

"Hey!Selam...Sana kendimizi tanıtim...Ben Kate,Ana,Ben ve o da Justen,Ya sen kimsin?Hangi binadasın?Baksana üzerindeki elbise çok hoş olmuş..."

diyerek onunla tanışmaya başladı. Bella biraz çekinmiş gibiydi çünkü cevap vermemişti. Hemen ardından da Justin nazik ve büyülenmiş bir biçimde

''Merhaba, isminizi öğrenebilir miyim?"

diyince Yancy dayanamadı ve

"Of Justin sen salak mısın? Kendi kuzenine asılıyor olmazsın. Tanıyamadın mı, O Bella, Audrey Bella! Yani amcamızın öz kızı. Bella biraz utandı galiba ben tanıtayım onun yerine. O da bizimle yaşıt ve Ravenclaw'da. Senin yerine konuştuğum için özür dilerim Bella."

dedi. Sonra utanmış bir biçimde sırıttı ve Kate'e döndü:

"Şeey, biz biraz Adriana ile konuşsak iyi olur sanırım. Siz keyfinize bakın, bu arada bella ile daha iyi tanışmış olursunuz."

Hemen ardından Adriana'nın yanına oturdu yine. Utanarak da olsa

"Şey, çok güzel olmuşsun. Elbisen bir harika ve sana çok yakışmış."

dedi. Biraz pembeleşmişti yanakları. Bu konuda kuzeni Daniel'a çektiğine emindi. O da utandığında kızarırdı. Zaten Ben bir süre sonra kuzeni Daniel'ın kendisine bakmakta olduğunu gördü. Ama sonra çok güzel bir kızla kalktılar ve ortadan yok oldular. Yancy sinsice sırıttı, çapkınlık konusunda da ona çekmiş olmalıydı. Benjamin tekrar Adriana'ya döndü ve ona hayran bir biçimde bakmaya başladı.

Misafir

Yancy Ana'nın yanına oturdu;

"Teşekkür ederim Ana ve tabi ki sana da çok teşekkür ederim Kate. Uzun bir süre böyle kalacak zaten. Umarım hep beğenirsiniz." Ana tam bir şey söylicekken bir kız yaklaştı ev masalarına oturdu.Kate hemen;

"Hey!Selam...Sana kendimizi tanıtim...Ben Kate,Ana,Ben ve o da Justen,Ya sen kimsin?Hangi binadasın?Baksana üzerindeki elbise çok hoş olmuş..." dedi.Arkasında Justin büyülenmiş bir ifadeyle;

''Merhaba, isminizi öğrenebilir miyim?"dedi. Ama Yancy gülerek;

"Of Justin sen salak mısın? Kendi kuzenine asılıyor olmazsın. Tanıyamadın mı, O Bella, Audrey Bella! Yani amcamızın öz kızı. Bella biraz utandı galiba ben tanıtayım onun yerine. O da bizimle yaşıt ve Ravenclaw'da. Senin yerine konuştuğum için özür dilerim Bella." diye kızın yerine konuştu. Sonra Kate'e döndü;

"Şeey, biz biraz Adriana ile konuşsak iyi olur sanırım. Siz keyfinize bakın, bu arada bella ile daha iyi tanışmış olursunuz." dedi ve Ana'nın yanına geldi;

"Şey, çok güzel olmuşsun. Elbisen bir harika ve sana çok yakışmış." Yancy kızarmıştı. Ana'da duydukları karşısında Yancy kadar kızardı. Sonra;

"Sende çok yakışıklısın. Her zamanki gibi ve tabiki saçlarını sevdim. Bence her halleriyle güzel. " dedi ve yere baktı.

» 3) Masa
» 4) Masa
» 5) Masa
» 6) Masa
» 8) Masa